3. Hukuk Dairesi 2018/8032 E. , 2019/166 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :AİLE MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki tedbir nafakası davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, davalı tarafından temyiz edilmesi ve mahkemece temyiz isteminin süresinde olmadığı gerekçesiyle temyiz talebinin reddine dair verilen ek kararın davalı tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı, davalı eşinin 2005 yılında çalışmak için ..." a gittiğini, 2006 ve 2009 yılları arasında ..."da birlikte yaşadıklarını, çocukların eğitimi sebebiyle 2009 yılında ..." a döndüklerini, davalının ise yurt dışında çalışmaya devam ettiğini, ancak maddi manevi olarak ailesinin yanında bulunmadığı gibi ailesi ile iletişimi kopardığını, ailesine bakmadığını, çocukların tüm ihtiyaçlarının kendisi tarafından karşılanmaya çalışıldığını belirterek kendisi için 1000 TL, müşterek çocuklar için 500"şer TL tedbir nafakasına hükmedilmesini talep etmiştir.
Davalı, davaya cevap vermemiştir.
Mahkemece, müşterek çocuk ... için tedbir nafakası talebinin çocuk reşit olduğundan reddine, davacı asilin kendisi için talep ettiği tedbir nafakası talebinin kısmen kabulü ile dava tarihinden itibaren aylık 500,00 TL tedbir nafakasının, müşterek çocuk ... için ise tamamının kabulüyle aylık 500,00 TL tedbir nafakasının Medeni Kanunun 197. maddesi gereğince davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, davacı asilin kendisi için talep ettiği tedbir nafakasında fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.
Hükmün davalı tarafından temyizi üzerine mahkemece; ... 5.İcra Müdürlüğü"nün 2017/10705 Esas dosyası ile davalı hakkında ilamlı icra takibi yapıldığını, kişiler aleyhine yapılan icra takiplerinin ve adli işlemlerin Türkiye Cumhuriyeti e-Devlet sisteminden rahatça görülebileceği, diğer taraftan davalının halen mernis adresini değiştirmediği, tebligatların yapıldığı adresin halen mernis adresi olarak görüldüğü, davalının Hukuk Muhakemeleri Yasasının 96.maddesindeki süreyi kaçırmamak için bildirdiği tarihin
gerçeği yansıtmadığı, en geç icra takibinin başlamasıyla durumu öğrendiği gerekçesiyle temyiz isteminin yasal süre geçtikten sonra yapılmış olduğundan bahisle 05.09.2018 tarihli ek karar ile temyiz talebinin reddine karar verilmiş, davalı tarafından ek karar temyiz edilmiştir.
1-Davalı tarafın temyiz istemi süre yönünden reddedilmiş ise de;
Somut olayda; yargılama sırasında davalı tarafa çıkarılan tebligatların Tebligat Kanunu"nun 21/2 maddesi uyarınca mernis adresine yapıldığı, dosya kapsamındaki bilgi ve belgelerden davalının yurt dışında yaşadığının tespit edildiği, tebligat yapılan adresin tebliğe elverişli olmadığı, kaldı ki kişilerin e- devlet sistemi üzerinden kontrol yükümlülüklerinin bulunmadığı belirlenmekle mahkemenin davalının en geç icra takibinin başlamasıyla davadan haberdar olduğuna dair ek karar gerekçesinin dayanaksız kaldığı anlaşılmaktadır.
Bu nedenle yapılan tebligat usulsüz olduğundan, davalının sunmuş olduğu temyiz dilekçesinin süresinde olduğu kabul edilmiş, temyiz isteminin reddine ilişkin 05.09.2018 tarihli ek kararın kaldırılmasına karar verilerek yasal süresi içinde verilen temyiz isteminin incelemesine geçilmiştir.
2- İşin esasının incelenmesinde ise;
Anayasanın 36. maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının en önemli unsuru olan hukuki dinlenilme hakkı, adil yargılanma hakkı içinde teminat altına alınmıştır. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 27. maddesinde belirtilen hukuki dinlenilme hakkı, bu ifadeleri de kapsayan daha geniş bir anlama sahiptir. HMK"nın 27.maddesi “Davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahiptirler. Bu hak, yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını, açıklama ve ispat hakkını, mahkemenin açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini içerir.” şeklinde düzenlenmiştir.
Kamu düzeni ile ilgili olan bu hak çerçevesinde, tarafların gerek yargı organlarınca gerekse karşı tarafça yapılan işlemler konusunda bilgilendirilmeleri zorunludur. Yargılamanın hukuka uygun ve sağlıklı bir biçimde sürdürülebilmesi, iddia ve savunmanın özgürce ileri sürülebilmesi ve delillerin eksiksiz olarak toplanıp tartışılabilmesi, öncelikle tarafların yargılamadan haberdar edilmeleri ile mümkündür. Davanın tarafları ile vekillerinin davaya ilişkin işlemleri öğrenebilmesi için, tebligatın davanın taraflarına usulüne uygun olarak yapılması, duruşma gün ve saatinin kendilerine bildirilmesi gerekmektedir. Aksi takdirde tarafların hukuksal hakları kısıtlanmış olur.
Davetin nasıl yapılacağı 7201 sayılı Tebligat Kanunu ile Tebligat Tüzüğü"nde belirlenmiştir. Tebligat Kanunu’nda 6099 sayılı Yasayla yapılan değişiklik, 14.01.2011 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Tebligat Kanunu’nun 10. maddesi "Tebligat, tebliğ yapılacak şahsa bilinen en son adresinde yapılır. Şu kadar ki, kendisine tebliğ yapılacak şahsın müracaatı veya kabulü şartıyla her yerde tebligat yapılması caizdir. Bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması halinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi, bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat buraya yapılır." hükmünü, Tebligat Kanunu"nun 21/2. maddesi gösterilen adres muhatabın adres kayıt sistemindeki adresi olup, muhatap o adreste hiç oturmamış veya o adresten sürekli olarak ayrılmış olsa dahi, tebliğ memuru tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine ve yahut zabıta amir veya memurlarına imza karşılığında teslim eder ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen
adresteki binanın kapısına yapıştırır. İhbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih, tebliğ tarihi sayılır." hükümlerini içermektedir.
Bilinen en son adresin tespitinde, tebliğ isteyenin beyanı, muhatabın veya diğer ilgililerin bildirimleri ya da mevcut belgeler esas alınır. Unutulmamalıdır ki tebligat hukukunda, taraf beyanları ve taraf delilleri ile bağlı olmaksızın hakimin resen araştırma yükümlülüğü vardır. Maddi gerçekliğin araştırılması ilkesi şeklinde isimlendirilen ilke, ceza hukukuna hakim olmakla birlikte tebligat hukukunda da geçerlidir.
Somut olayda yargılama sırasında tebligatlar Tebligat Kanunu 21/2 uyarınca davanın mernis adresine yapılmıştır. Kolluk araştırması sonucunda davalının Azerbaycan"da çalıştığı, yurt dışında ikamet ettiği tespit edilmiş ayrıca davacı tarafça da davalının yurt dışında yaşadığı belirtilmiştir. Adı geçenin yurt dışında ikamet ettiği anlaşıldığına göre; davalının mernis adresine yapılan yapılan tebligatlar usulsüz olup, davalının savunma hakkı kısıtlanmıştır.
Ayrıca yargılama sırasında tebligatların yapıldığı adresin, davacının ikamet ettiği adres olduğu anlaşılmıştır. Aynı davada hasım durumunda olan kişilerin, aynı olan yerleşim yeri adreslerine yapılan tebligat, şeklen uygun olsa da usule aykırılık teşkil etmektedir.
O halde, mahkemece yapılacak iş; davalıya usulüne uygun şekilde dava dilekçesi ve duruşma gününün tebliği, bundan sonra tarafların iddia ve savunmaları çerçevesinde anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususların tespiti ile taraflarca üzerinde anlaşılamayan ve uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek çekişmeli vakıalar için usulüne uygun şekilde delil gösterildiği taktirde tahkikat aşamasına geçilerek gösterilen deliller toplanıp, birlikte değerlendirerek bir sonuca ulaşılması gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.
3- Bozma nedenine göre, diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle ek kararın kaldırılarak davalının temyiz incelemesine geçilmesine, ikinci bentte açıklanan nedenlerle temyiz olunan kararın 6100 sayılı HMK"nın 6217 sayılı Kanun"la eklenen geçici 3. madde hükmü gözetilerek HUMK" un 428. maddesi uyarınca hükmün davalı yararına BOZULMASINA, üçüncü bentte açıklanan nedenlerle davalının diğer temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nın geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"un 440.maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 16.01.2018 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.