3. Hukuk Dairesi 2018/5383 E. , 2019/236 K.
"İçtihat Metni"
Davacı ... San ve Tic. Ltd. Şti. ile davalı ... aralarındaki istirdat davasına dair ... 3. Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 25/04/2017 tarihli ve 2016/719 E - 2017/335 sayılı hükmün onanması hakkında dairece verilen 14/05/2018 tarihli ve 2017/15839 E - 2018/5084 K sayılı ilama karşı davalı vekili tarafından kararın düzeltilmesi istenilmiştir.
Düzeltme isteğinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı vekili; davacı şirketin mısır kurutma tesisi işlettiğini, sayaca müdahale edilmediği halde kaçak tutanağı düzenlendiğini, kaçak kullanımın bulunmadığını, davalı tarafından haksız olarak kaçak ve kaçak ek tahakkuku yapıldığını ileri sürerek; davacının davalıya 330.225.00 TL borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; davanın kısmen kabulüne, davacının 317.207.83 TL borçlu olmadığının tespitine karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiş ve Dairemizin 2013/9984 Esas-2013/13004 Karar sayılı ve 19/09/2013 tarihli kararı ile “.... mahkemece öncelikle konusunda uzman elektrik ve makine mühendisi ile mali müşavirden oluşan başka bir bilirkişi kurulu oluşturulması, davacı abonenin işyeri kayıtları ve üretim miktarları incelenerek tutanak öncesi ve sonrası benzer tüketim dönemleri olan aylar ortalaması alınıp, ihtilaflı dönem tüketiminin şüpheye yer vermeyecek şekilde belirlenmesi, tutanaktan sonra tüketimde ciddi bir artış olup olmadığının araştırılması, hesaplamanın öncelikle ihtilafsız dönemlerdeki tüketimi doğru olarak kaydetmiş olan sayaç değerine göre; doğru tespit edilmiş tüketim değerinin tespit edilememesi halinde kurulu güç esas alınarak yukarıda açıklanan yöntemle yapılması, ilgili mevzuat ve Yönetmelik hükümlerine göre davacının sorumlu tutulabileceği kaçak elektrik ve ek tahakkuk bedelinin belirlenip, sonucuna göre bir hüküm kurulması gerekirken, yazılı şekilde eksik inceleme ile karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir..." gerekçesi ile bozulmuş, mahkemece bozma kararına uyularak yargılamaya devam edilmiştir. Davalı kurumun yazısında da davacının son taksiti 27/03/2013 tarihinde ödediği, toplam 360.573.64 TL ödediği belirtilmiş, davaya istirdat davası olarak devam edilmiştir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne;
1-Davacı şirketin 078848 seri nolu ve 16/04/2012 tarihli kaçak elektrik tespit tutanağı nedeniyle davalı şirkete 282.771,78 TL borçlu olmadığının (47.453,22 TL borçlu olduğunun) tespitine, Davacı şirketin davalı şirkete ödemiş olduğu ; 37.358,53 TL"ye 13/06/2012 tarihinden, 37.965,51 TL"ye 13/07/2012 tarihinden, 38.590,88 TL"ye 13/08/2012 tarihinden, 39.217,26 TL"ye 13/09/2012 tarihinden,39.944,61 TL"ye 19/10/2012 tarihinden, 41.015,48 TL"ye 11/12/2011 tarihinden, 41.156,93 TL"ye 18/12/2012 tarihinden, 7.522,58 TL"ye 06/02/2013 tarihinden itibaren ticari faiz uygulanmasına, karar verilmiş, hüküm taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine Dairemizin 02/05/2016 tarih 2015/17428 esas 2016/6895 karar sayılı ilamıyla;
“...Bu durumda, mahkemece; önceki bilirkişiler dışında oluşturulacak uzman bilirkişi kurulundan, hazırlanan raporlardaki çelişkileri giderecek, itirazları da karşılayacak şekilde rapor alınarak; varılacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken; birbiriyle çelişen raporlardan öncekine dayanılarak, raporlar arasındaki çelişki de giderilmeden eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı görülmüş, bu husus bozmayı gerektirmiştir.” gerekçesiyle bozulmasına karar verilmiştir.
Söz konusu bozma ilamı uyarınca mahkemece; davanın kısmen kabulü ile davacı tarafça davalıya fazladan ödenen 347.557,53 TL"nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, davacının fazlaya dair isteminin reddine karar verilmiş, hükmün davalı tarafça temyizi üzerine Dairemizin 2017/15839 esas 2018/5084 karar sayılı 14/05/2018 tarihli ilamıyla onanmasına karar verilmiş, onama ilamına karşı davalı vekili tarafından kararın düzeltilmesi istenilmiştir.
1-) Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre; davalı tarafın sair karar düzeltme istemlerinin reddi gerekir.
2-) 04.02.1959 tarih 13/5 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararında vurgulandığı üzere; bozma kararına mahkemece uyulmuş olması taraflardan biri lehine usuli kazanılmış hak meydana getirir. Bu hakkı ne mahkeme ne de temyiz mahkemesi halele uğratabilir. Müktesep hakkın tanınması kamu düzeni düşüncesiyle kabul edilmiştir.
Belirtilmelidir ki; bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlanan bu olgu mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirmektedir.
Somut olayda, davacının ilk kararı temyiz etmemesi ve bozma kararına uyulması ile davalı taraf lehine miktar yönünden usuli kazanılmış hak doğmuştur.
Ayrıca 04.02.1948 gün ve 1948-3 Esas, 1944-10 Karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında; dava açıldıktan sonra mevzuunda, sebebinde ve delillerde ve sair hususlarda usule müteallik olmak üzere yapılmış olan yanlışlıkları bir defaya mahsus olmak üzere düzeltmek ve eksiklikleri de tamamlamak imkanını veren ve mahkeme kararına lüzum olmadan tarafların sözlü ve yazılı beyanlarıyla yapılabilen "ıslah"ın; Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 84. maddesinin açık hükmü dairesinde tahkikat ve yargılama bitinceye kadar yapılabileceği Yargıtay"ca hüküm bozulduktan sonra bu yoldan faydalanmanın mümkün olamayacağı açıklanmıştır.
Yine; Yargıtay İçtihadı Birleştime Genel Kurulunun 06.05.2016 tarih ve 2015/1 E.-2016/1 K.sayılı ilamı ile "Her ne sebeple verilirse verilsin, bozmadan sonra ıslah yapılamayacağına dair 04.02.1948 gün ve 1948-3 Esas, 1944-10 Karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının değiştirilmesine gerek olmadığına" karar verilmiştir.
Dosyanın incelenmesinde; davanın 330.225,00 TL üzerinden açıldığı, ilk hükümde davanın kısmen kabulü ile davacının 317.207,83 TL borçlu olmadığının tespitine ilişkin hükmün davalı tarafından temyiz edilmesi üzerine Dairemizce davalı lehine bozulduğu, ikinci hükümde ise davalı şirkete 282.771,78 TL borçlu olmadığının tespitine, ödenen bedellerin iadesine karar verildiği, hükmün taraflarca temyiz edilmesinin ardından iki taraf yararına kararın bozulduğu, ikinci bozma sonrası davacı tarafça miktar yönünden 24/02/2017 tarihinde davanın 354.855,00 TL’ye yükseltilerek ıslah edildiği, mahkemece verilen 3. hükümde ise davanın 347.557,53 TL üzerinden kabulüne karar verildiği, böylelikle ilk bozma ilmaında davalı lehine kazanılmış olmasına ve bozma sonrası ıslah yapılamamasına rağmen önceki miktardan daha fazla nafaka miktarına hükmedilerek davalı yararına müktesep hakkın ihlal edilmesine sebebiyet verilmiştir.
O halde; mahkemece, ilk bozma ilamına uyulması ile birlikte davalı yararına usuli müktesep hak oluştuğu ve bozma sonrası ıslah yapılamayacağı dikkate alınarak hüküm kurulması gerekirken; müktesep hak ihlal edilerek davalının aleyhine karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle sair karar düzeltme istemlerinin reddine, ikinci bentte açıklanan nedenlerle davalı tarafın karar düzeltme isteminin kabulü ile; Dairemizin 2017/15839 esas 2018/5084 karar sayılı 14/05/2018 tarihli onama ilamının kaldırılmasına ve hükmün yukarıda açıklanan gerekçeler ile davalı yararına BOZULMASINA, peşin alınan karar düzeltme harcının istek halinde karar düzeltme isteyene iadesine, 17/01/2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.