Abaküs Yazılım
3. Hukuk Dairesi
Esas No: 2020/8693
Karar No: 2021/4135
Karar Tarihi: 14.04.2021

Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2020/8693 Esas 2021/4135 Karar Sayılı İlamı

3. Hukuk Dairesi         2020/8693 E.  ,  2021/4135 K.
"İçtihat Metni"

... ile davalı ... arasındaki vekalet sözleşmesinden kaynaklanan alacak davasına dair İzmir 9. Asliye Hukuk Mahkemesi’nden verilen 10.11.2015 günlü ve 2014/78 Esas – 2015/488 Karar sayılı hükmün düzeltilerek onanması hakkında 13. Hukuk Dairesince verilen 15/05/2019 günlü ve 2016/4281 Esas – 2019/6176 Karar sayılı ilama karşı davalı tarafından kararın düzeltilmesi istenilmiştir.
Düzeltme isteğinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Asıl davada davacı, davalı ile yapılan avukatlık ücret sözleşmesi kapsamında davalının vekaletini üstlendiğini, avukat olarak davalı tarafa ait dosyaları takip ettiği aşamada davalı tarafından haksız olarak azledildiğini belirterek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 10.000,00-TL"nin dava tarihinden itibaren yasal faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiş; Birleşen davada ise, asıl dava dosyasında yapılan bilirkişi incelemesi neticesinde 64.756,24-TL icra vekalet ücreti, 7.097,37-TL karşı yan vekalet ücreti alacağının bulunduğunun tespit edildiğini, mahkemece 10.000,00-TL alacak yönünden kabul kararı verildiği, söz konusu kararın Yargıtay incelemesi sonucunda bozuluğunu belirterek vekalet ücretinden kaynaklanan bakiye 61.853,61-TL"nin sözleşmenin fesih tarihinden itibaren işlemiş yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, asıl ve birleşen davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, davanın kabulüne dair verilen ilk karar (Kapatılan) Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’nin 21.10.2013 tarih ve 2012/ Esas ve 2013/ Karar sayılı ilamıyla karara esas alınan bilirkişi raporunda azlin haklı olup olmadığına ilişkin olarak davalının savunmaları doğrultusunda herhangi bir inceleme yapılmadığı, mahkemenin karar gerekçesinde de bu yönde bir değerlendirmenin yer almadığı, mahkemece öncelikle azlin haklı olup olmadığı hususu tartışmaya açılarak, davalı savunmaları doğrultusunda dosyalar üzerinde gerekli bilirkişi incelemesi yapılması sağlanarak azlin haklı olup olmadığı tespit edilerek sonucuna uygun karar verilmesi gerekçesiyle bozulmuştur.
Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama neticesinde asıl davanın kabulü ile dava konusu 10.000,00-TL alacağın dava tarihi olan 14.12.2009 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, birleşen davanın kısmen kabulü ile dava konusu 41.928,61-TL alacağın birleşen dava tarihi olan 22.10.2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine, davacı tarafın fazlaya ilişkin isteminin reddine karar verilmiş; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerinde (Kapatılan) Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’nin 15.05.2019 günlü ve 2016/4281 E. - 2019/6176 K. sayılı sayılı ilamıyla düzeltilerek onanmasına karar verilmiş; bu kez davalı vekili karar düzeltme talebinde bulunmuştur.
Dava, taraflar arasındaki vekalet ücret sözleşmesinden kaynaklanan alacak istemine ilişkin olup, davacı haksız olarak azledildiğini iddia etmiş, davalı ise taraflar arasındaki sözleşmenin fesih başlıklı maddesine uygun şekilde kendilerinde sözleşmenin haklı feshedildiğini ve 105 adet dosyanın takipsizlik nedeni ile işlemden kaldırıldığını, 35 adet dosyada haciz işlemi yapılmadığını, 20 adet dosyada maaş haczi uygulamasına rağmen paraların çekilmediğini, 9 adet icra dosyasının yenilendikten sonra işlem yapılmadığını, 11 adet dosyada maaş haczi yapılması noktasındayken işlem yapılmadığını, 5 adet dosyada borçlulara ödeme emri tebliğ edilmediğini, üçer aylık dönemlerde verilmesi gereken dava ve takip cetvellerini süresinde bankaya vermediğini belirterek haklı azil olduğundan davanın reddini savunmuştur. Dosya kapsamında bozma ilamından sonra iki kez bilirkişi raporu alınmıştır.
12.01.2015 havale tarihli bilirkişi raporunda, davacı avukatın takip ettiği dosyalar teker teker incelenerek avukatın özensiz davrandığı ve ihmali bulunduğu belirlenmiş, azlin haklı olduğu sonucuna ulaşılmıştır. 28.09.2015 havale tarihli bilirkişi raporunda ise, tebligatın yapılmamasının avukata özensizlik yüklemediği ve bazı dosyalarda hacze gidilmemesinin davacı avukatın takdir yetkisi kapsamında olduğu ve menfaat ve masraf dengesi dikkate alınarak davacı avukata %45 oranında vekalet ücreti hesaplanması gerektiği belirtilmiştir. Mahkemece, davacı tarafın davalı banka adına 08.02.2005 tarihli ücret sözleşmesi gereği İzmir Bölgesinde açılan pek çok icra takibi ve davayı takip ettiği, bir kısım icra takip dosyalarında hacze gidilmeyerek ya da mernis adresine gereken tebligatın yapılmamış olması gibi bir kısım eksiklikler var ise de; dosyaların fazlalığı göz önüne alındığında davacının ihmali davranışlarının genel bir uygulama olmadığı, bir kısmında avukat olarak takdir hakkını kullanarak işlemler ve taleplerde bulunduğu kanaatine varıldığından davalı tarafın davacıyı azletmesinin haklı azil olmadığı, bozmadan önce alınan üç kişilik bilirkişi raporunda ve bozmadan sonra alınan raporlardan 28.09.2015 tarihli bilirkişi raporunda da bu hususlar vurgulanmak suretiyle azlin haksız olduğu benimsenmiş olup, bu raporlar da birbirini teyit ettiğinden, aksi yönde olan 12.01.2015 tarihli bilirkişi raporuna itibar edilmeyerek azlin haksız olduğu gerekçesiyle yazılı şekilde hüküm tesis edilmiştir.
Avukatın, vekil olarak borçları azil tarihi itibariyle yürürlükte olan Borçlar Kanununun 389 ve devamı maddelerinde gösterilmiş olup, vekil, adı geçen Kanunun 390. maddesine göre müvekkiline karşı vekaleti sadakat ve özenle ifa etmekte yükümlüdür. Vekil, sadakat borcu gereği olarak müvekkilinin yararına olacak davranışlarda bulunmak, ona zarar verecek davranışlardan kaçınmak zorunluluğundadır. “Özen borcu” ile ilgili Avukatlık Kanununun 34. maddesinde mevcut olan, “Avukatlar, yüklendikleri görevleri, bu görevin kutsallığına yakışır bir şekilde özen, doğruluk ve onur içinde yerine getirmek ve avukatlık ünvanının gerektirdiği saygı ve güvene yakışır bir şekilde hareket etmekle yükümlüdürler.” Şeklindeki hüküm ise, avukatlık mesleğinin bir kamu hizmeti olması nedeniyle, Borçlar Kanununun 390. maddesinde düzenlenen vekilin özen borcuna göre çok daha kapsamlı ve özel bir düzenlemedir. Buna göre avukat, üzerine aldığı işi özenle ve müvekkili yararına yürütüp sonuçlandırmakla görevli olduğu gibi, müvekkilinin kendisi hakkındaki güveninin sarsılmasına neden olacak tutum ve davranışlardan da titizlikle kaçınmak zorundadır. Aksi halde avukatına güveni kalmayan müvekkilin avukatını azletmesi halinde azlin haklı olduğunun kabulü gerekir. Gerçekten de avukat, görevini yerine getirirken gerekli özen ve dikkati göstermemiş, sadakatle vekaleti ifa etmemiş ise, müvekkilinin vekilini azli haklıdır.
Dava dosyası incelendiğinde davacının 12.01.2015 tarihli bilirkişi raporunda yer alan tespit doğrultusunda bazı dosyalarda eksik işlemler yaptığı, taraflar arasında akdedilen 09.02.2005 tarihli Avukatlık Ücret Sözlemesinde davacı avukata takdir hakkı bırakmadığı değerlendirilerek davalı tarafın davacı avukatı haklı nedenlerle azlettiği ve 09.02.2005 tarihli Avukatlık Ücret Sözleşmesinin “FESİH” başlıklı maddesine göre “Taraflar iş bu sözleşmeyi bir ay önce yazılı olarak ihbar etmek şartıyla her zaman feshedebilir.” hükmünün yer aldığı, davalı tarafın 20.10.2009 tarihinde yolladığı azilname ile sözleşmeyi feshettiklerini bildirdiği, sözleşme maddesinde kararlaştırıldığı şekle uygun olarak sözleşmenin fesh edildiği anlaşılmaktadır. Avukatlık Kanununun, 174. maddesinde, “Avukatın azli halinde ücretin tamamı verilir. Şu kadar ki, avukat kusur veya ihmalinden dolayı azledilmiş ise ücretin ödenmesi gerekmez.” hükmü mevcut olup, bu hükme göre azil işleminin haklı nedene dayandığının kanıtlanması halinde müvekkil avukata vekalet ücreti ödemekle yükümlü değildir. Dairemizin kökleşmiş içtihatlarına göre haklı azil halinde ancak azil tarihi itibariyle sonuçlanıp, kesinleşen işlerden dolayı vekalet ücreti talep edilebilir. Zira vekalet ilişkisi bir bütün olup azil, taraflar arasındaki tüm dava ve takiplere sirayet edeceğinden, azlin haklı olduğunun kabul edilmesi halinde, davacının azil tarihi itibariyle sonuçlanıp kesinleşmeyen işlerden dolayı vekalet ücreti talep edebilmesi mümkün değildir.
Yine taraflar arasındaki sözleşme de hukuken geçerli olup, tarafları bağlar ve somut uyuşmazlığın çözümünde sözleşme hükümlerinin uygulanması gerekir. Sözleşmenin “ÜCRET” başlıklı maddesinde, avukata ödenecek ücretin hesaplanma şekli detaylı bir şekilde yazılmıştır. O halde mahkemece, yukarıda açıklanan ilkeler ışığında davacının haklı nedenlerle azledildiği ve azil tarihi itibariyle sonuçlanıp, kesinleşen işlerden dolayı vekalet ücreti talep edilebileceği değerlendirilip varsa kesinleşmiş işler bakımından taraflar arasındaki sözleşmenin “ÜCRET” başlıklı maddesi de göz önünde bulundurularak yargı ve taraf denetimine elverişli, konusunda uzman bilirkişi heyetinden yeni bir rapor alınarak sonuca uygun bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde yanılgılı değerlendirme ile hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
Bu itibarla da verilen kararın zuhulen düzeltilerek onandığı, yeniden yapılan inceleme sonucunda anlaşıldığından, davalı vekilinin karar düzeltme isteminin kabulü ile, (Kapatılan) Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’nin 15.05.2019 günlü ve 2016/4281 E. - 2019/6176 K. sayılı düzeltilerek onama ilamının kaldırılmasına ve belirtilen gerekçeyle hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı tarafın karar düzeltme isteminin kabulü ile (Kapatılan) Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’nin 15.05.2019 günlü ve 2016/4281 E. - 2019/6176 K. sayılı düzeltilerek onama ilamının kaldırılmasına ve yukarıda açıklanan gerekçelerle BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 14/04/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.




Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


Avukat Web Sitesi