17. Ceza Dairesi 2019/11828 E. , 2019/12932 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Hırsızlık
Hükümlü ..."in, hırsızlık suçlarından 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu"nun 142/1-b-e, 143/1, 168/1, 62/1. maddeleri uyarınca iki kez 7 ay 23 gün hapis; aynı Kanun’un 142/1-b-e, 143/1, 35, 62/1. maddeleri uyarınca bir kez 11 ay 20 gün hapis cezaları ile cezalandırılmasına, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 231. maddesi gereğince hükümlerin açıklanmasının geri bırakılmasına ve 5 yıl denetim sürelerine tabi tutulmasına dair İzmir 12. Asliye Ceza Mahkemesinin 03/12/2013 tarihli, 2013/297 Esas ve 2013/795 Karar sayılı kararlarının 19/12/2013 tarihinde itiraz edilmeden kesinleşmesini müteakip hükümlünün denetim süreleri içinde 24/10/2016 tarihinde işlediği kasıtlı bir suçtan mahkûmiyetine karar verildiğinin ihbar edilmesi üzerine yapılan yargılama neticesinde 5271 sayılı Kanun"un 231/11. maddesi uyarınca hükümlerin açıklanarak hükümlünün 5237 sayılı Kanun"un 142/1-b-e, 143/1, 168/1, 62/1. maddeleri uyarınca iki kez 7 ay 23 gün hapis ve aynı Kanun’un 142/1-b-e, 143/1, 35, 62/1. maddeleri uyarınca 11 ay 20 gün hapis cezaları ile cezalandırılmasına ilişkin İzmir 12. Asliye Ceza Mahkemesinin 26/04/2018 tarihli, 2018/99 Esas ve 2018/348 Karar sayılı kararlarının 12/06/2018 tarihinde kesinleşmesini takiben hükümlünün denetim süresi içerisinde 24/10/2016 tarihinde kasıtlı bir suç işlediğinin yeniden ihbar edilmesi üzerine, dosyanın tekrar ele alınarak hükümlerin aynen açıklanmalarına dair İzmir 12. Asliye Ceza Mahkemesinin 11/02/2019 tarihli, 2018/867 Esas ve 2019/99 Karar sayılı kararlarının istinaf edilmeden kesinleşmesinin ardından bu kararlara karşı Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğünün 16/09/2019 tarihli ve 94660652-105-35-9007-2019-KYB sayılı “Kanun Yararına Bozma” talebine dayanılarak dava dosyası Yargıtay Cumhuriyet Başavcılığının 27/09/2019 tarihli ve 2019/92891 sayılı ihbarnamesiyle Dairemize gönderilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının istem yazısında;
“5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 231/11. maddesinde, "Denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlemesi veya denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere aykırı davranması hâlinde, mahkeme hükmü açıklar." şeklinde yer alan düzenleme karşısında,
İzmir 12. Asliye Ceza Mahkemesinin 03/12/2013 tarihli ve 2013/297 esas, 2013/795 sayılı hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin kararının 19/12/2013 tarihinde kesinleşmesini müteakip, sanığın denetim süresi içerisinde kasıtlı bir suç işlediğinden bahisle hükmün açıklanarak cezalandırılmasına dair İzmir 12. Asliye Ceza Mahkemesinin 26/04/2018 tarihli ve 2018/99 esas, 2018/348 sayılı kararının verildiği gözetilmeden, yapılan ikinci bir ihbar üzerine sanığın mükerrer olarak cezalandırılması sonucunu doğuracak şekilde hükmün tekrar açıklanarak mahkûmiyetine dair karar verilmesinde isabet görülmemiştir.” denilmektedir.
Hukuksal değerlendirme:
5271 sayılı CMK’nin 309. maddesi uyarınca hâkim veya mahkemece verilip istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükümlerde, maddî hukuka veya yargılama hukukuna ilişkin hukuka aykırılık bulunduğunu öğrenen Adalet Bakanlığı, o karar veya hükmün Yargıtay’ca bozulması istemini, yasal nedenlerini açıklayarak Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına yazılı olarak bildirecektir. Bunun üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı da hükmün veya kararın bozulması istemini içeren yazısına bu nedenleri aynen yazarak, Yargıtay ceza dairesine verecek, ileri sürülen nedenlerin Yargıtay’ca yerinde görülmesi halinde karar veya hüküm yasa yararına bozulacak, yerinde görülmezse istem reddedilecektir.
Kanun yararına bozma yasa yoluna, istinaf ve temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşmiş hüküm ve kararlara karşı gidilebilmesi nedeniyle kesin hükmün otoritesinin bütünüyle zedelenmemesi amacıyla bu yola başvurabilmek için hukuka aykırılık halinin ciddi boyutlara ulaşması gerekmektedir.
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulunun 14.11.1977 tarihli ve 3-2 Esas ve Karar sayılı kararında da açıkça vurgulandığı üzere, bu yasa yolunun olağan üstü bir yasa yolu olması nedeniyle, her türlü hukuka aykırılık iddiası, yasa yararına bozma konusu yapılamayacak, bu kapsamda hâkimlerin takdir hakkı alanına giren ve suç işleyenler için bir hak teşkil etmeyen hususlar ile mahkemenin takdirine bağlı istekler ve uygulamadaki takdir yanılgıları veya takdirin yerinde olup olmadığının denetlenmesine ilişkin başvurular, temyiz yasa yolundan farklı olarak yasa yararına bozma konusu yapılamayacağından, bu yolla denetlenemeyecektir.(Ceza Genel Kurulunun 23/03/2010 tarihli ve 2/29-56 Esas ve Karar sayılı kararı da bu doğrultudadır.)
Böylece ülke sathında uygulama birliğine ulaşılacak, hâkim ve mahkemelerce verilen cezaya ilişkin karar veya hükümlerdeki hukuka aykırılıklar ile uygulamadaki esaslı yanlışlar ve esasa etkili usul yanılgılarının, toplum ve birey açısından hukuk yararına giderilmesi sağlanacaktır.
Kesinleşen bu karar veya hükümlerdeki aykırılıklar başka suretle giderilmesi mümkün olmadığı takdirde, ikincil ve olağanüstü nitelikte olan kanun yararına bozma yasa yoluna konu edilebilecektir.
Ayrıntıları Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 18.09.2007 tarihli, 2007/8-125 Esas ve 2007/186 Karar sayılı kararında açıklandığı gibi, adı geçen hükümlü hakkındaki temyiz edilmeden kesinleşen ilk hüküm, ancak suç tarihinden sonra yürürlüğe giren yasalar yönünden uyarlama yargısının konusu olabilir ve genel yargı ile uyarlama yargısı birlikte yürütülemez. Kesinleşen bir hükümden sonra yeniden kurulan ikinci hüküm hukuki değerden yoksun ve yok hükmünde olduğundan hukuken varlık kazanmayan bir kararın kanun yararına bozma istemine konu edilmesi de mümkün değildir.
Diğer yandan, hukuk sistemimizde hukuken geçersiz nitelikteki kararların kendiliğinden yok sayılmasını düzenleyen bir hüküm bulunmamaktadır. Bu tip kararlar, olağan veya olağanüstü kanun yolları vasıtasıyla, hukuken geçersiz olduklarına ilişkin bir tespit yapılmadıkça şeklen varlıklarını koruyacaktır. Aksi durum, mahkeme kararlarının bağlayıcı olduğuna dair Anayasa"nın 138. maddesine uygun düşmeyeceği gibi, subjektif ve keyfi yaklaşımlarla kararların uygulanmaması gibi hukuka uygun olmayan sonuçların doğmasına da yol açabilecektir.
İnceleme konusu somut olayda:
Hükümlü hakkında nitelikli hırsızlık suçlarından İzmir 12. Asliye Ceza Mahkemesinin 03/12/2013 tarihli, 2013/297 Esas, 2013/795 Karar sayılı ilamı ile hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair kararların verilmesi, bu kararların 19.12.2013 tarihinde kesinleşmesi ve denetim süreleri içinde 24.10.2016 tarihinde nitelikli suç üstlenme suçunu işlediğinden bahisle ihbarda bulunulması üzerine, 26/04/2018 tarihinde hükümler aynen açıklanarak hükümlünün mahkûmiyetlerine karar verilip dosyadan el çekilmiş ve davanın esastan sonuçlandırılmış olmasına rağmen daha sonra bu kez de 07.06.2017 tarihinde kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alma, kabul etme, bulundurma ve kullanma suçunu işlediğinden bahisle ihbarda bulunulması üzerine, daha önce hükümler açıklanmış olduğundan bu bildirim ile ilgili herhangi bir işlem tesis edilmemesi ve yeniden hükümlerin kurulmaması gerekirken, sehven dosyanın yeni esasa kaydedilmesini müteakip ikinci kez hükümler açıklanarak 11.02.2019 tarihli karar ile hükümlünün aynı eylemleri nedeni ile ikinci kez hükümlerin kurulmasının hukukî geçerliliği bulunmamaktadır ve yok hükmündedir.
Bu nedenle hükümlünün aynı eylemleri nedeni ile sehven ikinci kez hükümlerin kurulması yasal olarak mümkün olmadığından kanun yararına bozma talebi içeriği itibarıyla yerinde olsa da, esasen ortada CMK’nin 223/7. maddesi uyarınca reddine karar verilmesi gereken ikinci bir dava bulunmayıp aynı dava nedeniyle sehven kurulan ikinci hükümlerin hukukî değerden yoksun ve yok hükmünde olduklarından, hukuken varlık kazanmayan hükümlere yönelik olarak da kanun yararına bozma talebinde bulunulmasının mümkün olmaması nedeniyle talebin reddine karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ VE KARAR:
Yukarıda açıklanan nedenlerle, hukukî değerden yoksun ve yok hükmünde olan, İzmir 12. Asliye Ceza Mahkemesinin 11/02/2019 tarihli, 2018/867 Esas ve 2019/99 Karar sayılı ilamına yönelik kanun yararına bozma talebinin REDDİNE, dosyanın Adalet Bakanlığına iletilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine, 22/10/2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.