3. Hukuk Dairesi 2018/7952 E. , 2019/289 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; taraflar arasında Beçin beldesinde bulunan 1673 parselde kayıtlı hisseli taşınmazın 572 m2 hissesinin satımı konusunda sözleşme imzalandığını, 1997 yılında davalıya 1.000,00 TL verdiğini, davalı tarafın ise taşınmazı tapuda devretmediğini, ayrıca taşınmaz için bugüne kadar 640,00 TL vergi ödediğini belirterek, 1.000,00 TL"nin alım gücünün ilk ödeme tarihinden günümüz alım gücündeki karşılığı olan bedelin tahsili ve 640,00 TL"nin ödeme tarihleri dikkate alınarak reeskont faiziyle davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş, 04.03.2016 tarihinde talebini 54.040 TL"ye yükseltmiştir.
Davalı; zamanaşımı itirazında bulunduğunu, dava konusu taşınmaza müşterek malik olduğunu, 1997 yılında ... Belediye Başkanlığınca imar planı çalışmaları yapıldığını, 1673 parselin imar planı kapsamına girdiğini, bu taşınmazın parsellere bölündüğünü, ancak imar planlarının ... İdare Mahkemesince iptal edildiğini, yapılan imar planlarına göre oluşacak parseller nedeniyle dava konusu harici satış sözleşmesinin yapıldığını, Belediye Başkanlığınca işlemlerin yapılması ve tapuların dağıtılmasının beklenildiğini, bu yeri davacıya devretme niyeti olduğunu ancak imar planının iptali sonrasında bunun imkansız hale geldiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece; davacının taşınmazla ilgili vergileri yükümlü olmadığı halde kendi isteğiyle ödediğinden bu bedeller yönünden davanın reddi gerektiği, satış bedeli yönünden ise bilirkişi raporu ile 1.000TL"nin dava tarihi itibariyle değerinin 55,040.-TL olduğunun belirlendiği belirtilerek, davanın kısmen kabulüne 1.000 TL"nin dava, 54,040 TL"nin ıslah tarihi olan 04/03/2016 tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiliyle davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiş, hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.
1-) Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalı tarafın sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-) Dava; harici taşınmaz satışı nedeniyle ödenen bedelin tahsili istemine ilişkindir.
Tapulu taşınmazların satışına ilişkin sözleşme, resmi şekilde yapılmadığı için TMK"nun 706, TBK"nun 237. (BK."nun 213), Tapu Kanununun 26. ve Noterlik Kanununun
60. maddeleri uyarınca hukuken geçersizdir. Geçersiz sözleşmeler taraflarına geçerli sözleşmelerde olduğu gibi hak ve borç doğurmaz. Taraflar verdiklerini sebepsiz zenginleşme kurallarına göre geri isteyebilir.
Geçersiz satış sözleşmesi gereğince; diğerinin mal varlığına kayan değerlerin iadesi "Denkleştirici Adalet" düşüncesine dayanmaktadır. Denkleştirici adalet ilkesi ise, haklı bir sebebe dayanmadan başkasının mal varlığından istifade ederek, kendi mal varlığını artıran kişinin elde ettiği kazanımı geri verme zorunda olduğunu ve gerçek bir eski hale getirme yükümlülüğünü ifade eder.
Bu bakımdan, sebepsiz zenginleşmeye konu alacağın iadesine karar verilirken, taşınmazın satış bedelinin alım gücünün ilk ödeme günündeki alım gücüne ulaştırılması ve bu şekilde iadeye karar verilmesi gerekir. Bu güncelleme yapılırken, güncellemeye esas alınan somut veriler tek tek uygulanarak, ödeme tarihinden ifanın imkânsız hale geldiği tarihe kadar paranın ulaştığı değer her bir dönem için hesaplanmalı, sonra bunların ortalaması alınmalıdır.
Başka bir deyişle, denkleştirici adalet kuralı gereğince iadeye karar verilirken, satış bedeli olarak verilen paranın alım gücünün, ifanın imkansız hale geldiği tarihteki alım gücüne uyarlanması zorunluluğu bulunmaktadır.
Somut olayda; taraflar arasındaki 17.02.1997 tarihli adi yazılı sözleşme ile Beçin beldesinde bulunan 1673 parselde kayıtlı hisseli taşınmazın 572 m2 kısmını davacının 1.000 TL bedelle satın aldığı anlaşılmaktadır.
Mahkemece, hükme esas alınan bilirkişi raporunda, davacı tarafından ödenen bedelin, denkleştirici adalet ilkesi uyarınca ifanın imkansız hale geldiği dava tarihindeki ulaştığı değer hesaplanırken, satış bedeli yanında arsa vergi bedelleri de hesaplamaya dahil edilmiş ve ekonomik etkenlerin tamamı yerine bir bölümü esas alınmıştır. Rapor bu haliyle hüküm kurmaya elverişli değildir.
O halde mahkemece; davacının ödediği 1.000,00 TL satış bedelinin, akdin ifasının imkansız hale geldiği dava tarihi itibariyle çeşitli ekonomik etkenler (enflasyon, TÜFE, ÜFE, altın ve döviz kurlarındaki artışlar, memur maaş ve işçi ücretlerindeki artışlar vs.) tek tek uygulandıktan sonra bunların ortalamaları alınmak suretiyle ulaşacağı alım gücü, yukarıda açıklanan ilke ve esaslar çerçevesinde, uzman bilirkişiden denetime elverişli rapor alınmak suretiyle belirlenmesi; bu yolla belirlenecek miktara hükmedilmesi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davalı tarafın sair temyiz itirazlarının REDDİNE, ikinci bentte açıklanan nedenlerle hükmün HUMK"nun 428. maddesi gereğince davalı yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nun 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 17/01/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.