1. Hukuk Dairesi 2016/13242 E. , 2019/6497 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ :TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalılar ... vd. vekili tarafından yasal süre içerisinde, davalılar ... vd. vekili tarafından ise duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 12.12.2019 Perşembe günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden bir kısım davalılar vekili Avukat ... Apaydın, davalılar ... vd. vekili Avukat ... geldiler, davetiye tebliğine rağmen temyiz edilen davacı ... vekili Avukat ve diğerleri gelmedi, yokluklarında duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacı, geçmişte meydana gelen bir kavga nedeniyle uzun yıllar mirasbırakan babası İbrahim ve kardeşleri ile görüşmediğini, bu nedenle mirasbırakanın maliki olduğu 104 ada 1 sayılı parseli davalı ...’e; 2 sayılı parseli davalı ...’e; 4 sayılı parseli davalı ...’e; 7 sayılı parseli davalı ...’a, 8 sayılı parseli davalı ...’ya; 103 ada 5 sayılı parselini ise önce dava dışı oğlu Halil’e temlik ettikten sonra geri alıp davalı ...’e ve 103 ada 6 sayılı parseli de davalı ...’e satış suretiyle devrettiğini, tüm temliklerin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek, anılan taşınmazların davalılar adına olan tapu kayıtlarının iptali ile miras payı oranında adına tescilini istemiştir.
Davalılar İsmail ve Mustafa, dava konusu taşınmazları tapu kaydına güvenerek ve iyiniyetli olarak aldıklarını, TMK’nın 1023. maddesi koruyuculuğundan yararlanmaları gerektiğini, diğer davalılar, mirasbırakanın tedavi masrafları için bir kısım taşınmazlarını üçüncü kişilere sattığını, daha sonra sağlığında tüm mirasçılarını kapsar şekilde hak dengesini gözeten paylaştırma yaptığını, bu kapsamda dava konusu taşınmazların kendilerine devredildiğini, mirasbırakanın davacıya da bir taşınmaz vermek istediğini, davacının ise kabul etmediğini belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, mirasbırakan tarafından davacının da içinde bulunduğu bir kısım mirasçılara kayda dayalı bir devir yapılmadığı, paylaştırma savunmasına itibar edilemeyeceği, muvazaa iddiasının kanıtlandığı, ayrıca davalılar İsmail ve Mustafa’nın da taşınmazlar üzerinde hiç tasarrufta bulunmayıp emanetçi olduğu gerekçesiyle davanın kabulü ile imar ile oluşan yeni parsellerde davalılar adına olan tapu kayıtlarının iptali ile miras payı oranında davacı adına tesciline karar verilmiştir.
Dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye, ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davanın kabulüne karar verilmiş olmasında kural olarak bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Davalıların işin esasına yönelik temyiz itirazları yerinde olmadığından reddine.
Ne var ki, dava edilen taşınmazlar imar uygulamasına tabi tutulmuş, yeni parseller oluşmuştur. İmar uygulaması sırasında mirasbırakanın dava dışı taşınmazları da imar işlemine konu edilmiş, yeni parsellerde davalılar adına muristen intikalen gelen paylar yönünden de şuyulandırma yapılmıştır. Mahkemece, bu husus yeterince aydınlatılmadan, davalılar adına kayıtlı tüm payları kabul kapsamına alınmıştır.
Bilindiği ve 6100 sayılı HMK 297/2. maddesinde; düzenlendiği üzere (1086 sayılı HUMK’nun 388/son md.) hüküm sonucu kısmında; “istek sonuçlarından her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, birer birer, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.” düzenlemesine yer verilmiştir. Yasa maddesinin bu açık hükmünün sonucu olarak, mahkemelerce kurulan hükümler infaz sırasında tereddüt ve şüphe yaratmayacak nitelikte olmalıdır.
Hal böyle olunca, davalılar adına olup dava konusu yapılmayan paylar ayrık tutularak dava konusu kök taşınmazlarda mirasbırakan tarafından yapılan temlikler nedeniyle davalılara geçen paylar ve bu payların imar uygulaması ile gittileri tespit edilip, gerekirse bu konuda alanında uzman bilirkişiden rapor alındıktan sonra bir hüküm kurulması gerekirken, infazda tereddüt yaratacak ve mülkiyet hakkını kısıtlayacak şekilde hüküm kurulması doğru değildir.
Davalıların yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 02.01.2019 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 2.037 TL. duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilenden alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 12/12/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.