3. Hukuk Dairesi 2018/5123 E. , 2019/329 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içerisinde taraflarca temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra dosya içerisindeki kağıtlar okunup, gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; davalı ile imzaladıkları 07.08.2010 tarihli ""Takaslı Satım ve Geri Alım Ön Sözleşmesi""nin alacağının dayanağı olduğunu, ... İcra Müdürlüğü"nün 2013/1427 sayılı dosyasında başlattığı ilamsız icra takibinin davalının itirazı üzerine durduğunu, sözleşmenin TBK"nun 27, 28 ve 29. maddelerine aykırılığının bulunmadığını, yapı kooperatifi hisse devirleri ile yüklenicinin kat karşılığı inşaat sözleşmesinden doğan haklarının devrinde resmi şekil aranmadığını ileri sürerek, itirazın iptali ile icra inkar tazminatının davalıdan tahsilini istemiştir.
Davalı; davaya dayanak belgede tek imza bulunduğunu, davacının imzasının olmadığını, belgenin geçersiz olduğunu, davacı tarafından kendisine para ödenmediğini savunarak, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece; takibin dayanağını oluşturan sözleşmenin resmi şekil şartına uyulmadığından geçersiz olduğu, geçersiz sözleşmeye dayalı edim ifalarının ise 6098 sayılı Kanunun 77 ve devamı maddelerinde düzenlenen sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre çözüme kavuşturulacağı, bu halde de ilke olarak faiz istenemeyeceği, dolayısıyla davacının davasında 45.000,00 TL"lik asıl alacak yönünden haklı olduğunun kabul edilerek faize ilişkin isteminin reddedildiği ve takip miktarı belirli olduğu gerekçe gösterilerek; davanın kısmen kabulüne, buna göre 45.000,00 TL"lik asıl alacağın tahsiline imkan verecek şekilde, davalının ... İcra Müdürlüğü"nün 2013/1427 Esas sayılı takip dosyasına itirazın iptali ile takibin bu miktar üzerinden devamına, faize ilişkin istemin reddine, asıl alacağın %20"sine tekabül eden 9.000 TL inkar tazminatının davalıdan tahsiline hükmedilmiş, hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
Dairemizin; 10.03.2016 gün 2015/18136E-2016/3594K sayılı ilamı ile; ""Mahkemece, faize ilişkin istemin reddine karar verilmiş ise de red kararı, icra takibinde işlemiş faiz yanı sıra tahsil tarihine kadar da aylık %5 faiz talep edilmiş olmakla bu faiz taleplerinden hangisine ilişkin olduğu konusunda açıklığa sahip olmayıp, HMK."nun 297. md. (HUMK 388. md.) aykırı olarak hüküm kurulmasının doğru görülmediğinden"" bahisle bozulmasına karar verilmiş, bunun üzerine davacı tarafça karar düzeltme talebinde bulunulmuştur.
Dairemizin 24.05.2017 gün, 2016/11998 E., 2017/7810 K. sayılı ilamı ile"Somut olayda, davacı tarafından satış bedeli olarak ödediği bedeli, faiziyle birlikte tahsili amacıyla davalı aleyhine takip başlattığına göre; bu talebin sebepsiz zenginleşme hükümleri gereğince ve denkleştirici adalet ilkesinin esas alınması suretiyle tahsili talebine ilişkin olduğu kabul edilmelidir. Başka bir deyişle davacı talebinde, ödenen paranın ilk ödeme tarihindeki alım gücüne ulaştırılması ve bu şekilde ödeme yapılması kastedilmiştir.
Hal böyle olunca mahkemece; davacı tarafça, taraflar arasındaki harici taşınmaz satış sözleşmesi gereğince ödenen satış bedelinin, ifanın imkânsız hale geldiği tarih saptanarak bu tarih itibariyle, ifanın imkansız hale geldiği tarihin saptanamaması halinde ise dava tarihi itibariyle enflasyon, üretici ve tüketici fiyatları endeksleri, altın ve döviz kurlarındaki artışlar, memur maaş ve işçi ücretlerindeki artışlar gibi çeşitli ekonomik etkenlerin ortalamaları alınmak suretiyle ulaşacağı alım gücünün yukarıda açıklanan ilke ve esaslar altında uzman bilirkişi veya kurulundan nedenlerini açıklayıcı, taraf, hâkim ve Yargıtay denetimine elverişli rapor alınarak belirlemesi ve bu miktara hükmedilmesi gerekirken, bu yönler gözardı edilerek, yanılgılı değerlendirme ve eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmadığı " belirtilerek, Dairemizin 10.03.2016 gün, 2015/18136E., 2016/3594K. sayılı ilamının kaldırılmasına ve hükmün yukarıda açıklanan değişik gerekçe ile davacı yararına bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama neticesinde; 08/01/2018 havale tarihli bilirkişi raporu doğrultusunda, takip tarihinden sonra enflasyon ücreti ve tüketici endeksleri ortalamaları dikkate alındığında yıllık faiz oranının %83 olduğu, davalının ... İcra Müdürlüğünün 2013/1427 Takip dosyasına yapmış olduğu vaki itirazların asıl alacak olan 45.000,00 TL yönünden iptaline, takibe takip tarihinden itibaren yıllık % 83 faiz oranı ile devamına, işlemiş faiz yönünden davacının fazlaya ilişkin talebinin reddine, asıl alacağın % 20"sine tekabül eden 9.000,00 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş, hüküm taraflarca temyiz edilmiştir.
Her ne kadar mahkemece bozmaya uyma kararı verilmiş ise de; bozma gerekleri yerine getirilmemiştir.
Kural olarak bozma kararına uyan mahkeme, artık bozma kararı gereğince işlem yapmak ve hüküm vermek zorundadır. Çünkü, mahkemenin bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usuli müktesep (kazanılmış) hak doğmuştur. Bu kazanılmış hak yeni bir hükümle ortadan kaldırılamaz.
Dairemizin 24.05.2017 gün, 2016/11998 E., 2017/7810 K. sayılı karar düzeltme istemi üzerine verilen bozma ilamı ile faize ilişkin daha önce verilen temyiz aşamasındaki bozma gerekçesi değiştirilmiştir.
Davacı; davalı aleyhinde başlattığı ilamsız icra takibinde 45.000,00 TL asıl alacağın yanı sıra 16.939,73 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 61.939,73 TL alacağın tahsil tarihine kadar asıl alacağa işleyecek % 60 faizi ile birlikte tahisilini istemiştir.Davalının itirazı üzerine duran takip üzerine, itirazın iptali istemi ile açılan davada mahkemece " sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre çözüme kavuşturulması gereken davada ilke olarak faiz istenemeyeceği" gerekçesiyle, davacının takipteki faiz istemi bakımından red kararı verilmiştir. Bu karar taraflarca temyiz edilmiş, Dairemizin temyizen incelemesi neticesinde ; bozma ilamı ile icra takibinde işlemiş faiz yanı sıra tahsil tarihe kadar da aylık %5 faiz ( yıllık % 60 ) talep edilmiş olmakla , kararın bu faiz taleplerinden hangisine ilişkin olduğu konusunda açıklık bulunmadığı belirtilerek karar bozulmuştur. Davacının bozma sonrası karar düzeltme istemi üzerine Daremizce " davacının takipte dolayısıyla davada ileri sürdüğü faiz isteminin, satış bedeli olarak ödediği tutarın sebepsiz zenginleşme hükümleri gereğince ve denkleştirici adalet ilkesinin esas alınması suretiyle tahsili talebine ilişkin olduğu şeklinde değerlendirilmesi gerektiği" belirtilerek temyizen bozma gerekçesi değiştirilerek yeniden bozma kararı verilmiştir. Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılamada işlemiş faiz istemi yönünden ; dava konusu sözleşme resmi şekil şartlarını taşımaması nedeniyle geçersiz olduğundan bu sözleşmeye dayanılarak faiz istenemeyeceği, davacı- takip alacaklısının icra takibinden önce davalı- takip borçlusunu ihtarname ile temerrüde düşürmediği ve ifanın imkansız hale geldiği tarih saptanamadığından davacının işlemiş faiz talebi reddedilmiş, takip tarihinden sonra işleyecek faiz istemi bakımından ise; alınan bilirkişi raporu doğrultusunda takip tarihinden sonra enflasyon ücreti ve tüketici endeksleri ortalamaları dikkate alındığında yıllık faiz oranının %83 olduğu tespit edilmiş, bu sebeple icra takibine, takip tarihinden itibaren yıllık %83 faiz oranı ile devamına karar verilmiştir.
Her ne kadar mahkemece karar düzeltme aşamasındaki bozma kararına uyulduğu belirtilmiş ise de; ilk bozmadaki faiz yönünden bozma gerekçenin karar düzeltme aşamasında değiştirildiği dikkate alınmaksızın yukarıda yazılı gerekçe ile takipteki işlemiş faiz istemi yönünden red kararı verilmiş, takipten sonraki faiz istemi yönünden ise, takip tarihinden itibaren tahsiline kadar asıl alacağa yıllık %83 faiz oranı uygulanmasına karar verilmiştir.
Oysa; mahkemece uyma kararı verilen karar düzeltme aşamasındaki bozmada, sebepsiz zenginleşme hukuki sebebine dayalı uyuşmazlıkta davacı tarafça takipteki işlemiş faiz isteminin, satım bedeli olarak ödenen paranın ilk ödeme tarihindeki alım gücüne ulaştırılması ve bu şekilde kendisine iade yapılması istemi şeklinde değerlendirilerek çözüme kavuşturulması gerektiği vurgulanarak, denkleştirici adalet ilkesine göre denkleştirme yapılırken harici taşınmaz satış sözleşmesi gereğince ödenen satış bedelinin, ifanın imkânsız hale geldiği tarih saptanarak bu tarih itibariyle, ifanın imkansız hale geldiği tarihin saptanamaması halinde ise, dava tarihi itibariyle enflasyon, üretici ve tüketici fiyatları endeksleri, altın ve döviz kurlarındaki artışlar, memur maaş ve işçi ücretlerindeki artışlar gibi çeşitli ekonomik etkenlerin ortalamaları alınmak suretiyle ulaşacağı alım gücünün belirlenmesi suretiyle bir karar verilmesi gerektiği açıklanmıştır.
Bu itibarla; mahkemece faize yönelik istem bakımından karar düzeltme aşamasındaki bozma ilamı doğrultusunda ve geçersiz sözleşme ile öngörülen %5 faiz oranına ilişkin cezai şart niteliğindeki kararlaştırmanın da geçersiz olduğu gözetilerek,davacının işlemiş faiz istemi yönünden; ödenen satış bedelinin, ifanın imkânsız hale geldiği tarih saptanarak bu tarih itibariyle, ifanın imkansız hale geldiği tarihin saptanamaması halinde ise, dava tarihi itibariyle enflasyon, üretici ve tüketici fiyatları endeksleri, altın ve döviz kurlarındaki artışlar, memur maaş ve işçi ücretlerindeki artışlar gibi çeşitli ekonomik etkenlerin ortalamaları alınmak suretiyle ulaşacağı alım gücünün belirlenmesi ve bu miktara hükmedilmesi ve takipten asıl alacağın tahisilen kadar dönem için istenen takip sonrası dönem için faiz istemi bakımından ise ; %60 yerine yasal faiz uygulanması ve taleple bağlılık ilkesi de nazara alınarak bir karar verilmesi gerekirken, bu yönler gözardı edilerek, yanılgılı değerlendirme ve eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup, hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz eden taraflara iadesine, 6100 sayılı HMK"nun Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nun 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 21/01/2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.