21. Hukuk Dairesi 2016/18867 E. , 2017/107 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
Davacı, iş kazası sonucu maluliyetinden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, HMK"nın 409. Maddesi gereğince davanın açılmamış sayılmasına karar vermiştir.
Hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
K A R A R
Dava; davacı sigortalının, iş kazası sonucu oluşan sürekli iş göremezliği nedeniyle maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece, takip edilmeyerek süresinde yenilenmeyen davanın HMK"nun 409. maddesi gereğince açılmamış sayılmasına karar verilmiştir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden; davacı vekilinin 22.07.2010 tarihli duruşmaya mazeret bildirdiği, ancak davalı vekili tarafından; davacı vekilinin 5 celse üst üste gerekçe sunmadan mazeret bildirdiği belirtilerek dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verilmesinin talep edildiği, mahkemece, ara kararlar için masrafların yatırılmadığını da belirtilerek; her ne kadar davacı vekili İzmir"deki duruşmaları nedeni ile mazeret bildirmiş ise de bunu belgelendirmediği gerekçesi ile dosyanın HUMK 409 gereğince işlemden kaldırıldığı, bunun üzerine davacı vekilince 15.10.2010 tarihli dilekçe ile davanın yenilendiği ve davacı vekilinin sonraki bir kaç duruşmaya katıldığı, 06.10.2011 tarihli celsede davacı vekiline dosyanın kusur bilirkişisine gönderilmesi, davacı ile görüşüp maluliyet ile ilgili beyanda bulunması ve beyandan sonra Kurum"a yeniden yazı yazılması için kesin süre verildiği, davacı vekilince bilirkişi ücretinin yatırıldığı, fakat sonraki celse mazeret bildirildiği, bir sonraki celse yani 08.05.2012 tarihli celsede de yine mazeret bildirildiği, mahkemece bu celse, mazeret belgeye dayanmadığı için davacı vekilinin mazereti reddedilip dosyanın HMK 150/1 gereğince işlemden kaldırıldığı, davacı vekilince 14.05.2012 tarihinde davanın yenilendiği, yenilenen davanın yargılamasında kusur raporu alındığı, ancak 11.12.2012 tarihli celseye davacı vekilinin gelmediği, mazeret de bildirmediği, davalı vekilince davayı takip etmek istemediğinin beyan edildiği, mahkemece de HMK 150/1 gereğince dosyanın işlemden kaldırıldığı, davalı vekilince dilekçe ile; dosyanın 3 kere işlemden kaldırıldığı belirtilerek davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesinin talep edildiği ve bunun üzerine mahkemece; her ne kadar 11.12.2012 tarihinde dosya zuhulen müracaata bırakılmış ise de davalı vekili tarafından davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesinin talep edildiği belirtilerek 17.12.2012 tarihli celsede tarafların yokluğunda davanın açılmamış sayılmasına karar verildiği anlaşılmaktadır.
HMK"nın 150/1. maddedesinde yer alan; “ Usulüne uygun şekilde davet edilmiş olan taraflar, duruşmaya gelmedikleri veya gelip de davayı takip etmeyeceklerini bildirdikleri takdirde dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verilir. ” düzenlemesi her iki tarafın duruşmaya gelmediği ya da her iki tarafın da duruşmaya gelip davayı takip etmek istemediklerini bildirdikleri durumlar için uygulama alanı bulmaktadır. Oysa somut olayda dosyanın HMK 150/1 maddesi gereğince işlemden kaldırılmasına karar verilen 08.05.2012 tarihli celseye davacı vekili mazeret bildirerek gelmediği halde davalı vekili gelmiş ve “ mazeret hususu mahkemenin takdirindedir ancak davacının bu yedinci mazereti olmuştur, ayrıca gider avansını da süresinde yatırmamıştır, bu nedenle biz bilirkişi incelemesine yönelik ve delillerin celbine yönelik delil taleplerinden vazgeçmiş sayılmasına karar verilmesini talep ediyoruz ” şeklinde beyanda bulunmuştur. Bu itibarla; davalı vekilinin 08.05.2012 tarihli celsedeki beyanlarının yargılamanın sürdürülmesini amaçladığı göz ardı edilerek dosyanın aynı celse HMK 150/1. maddesi gereğince işlemden kaldırılması ve sonrasında da davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
O halde, davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine
16.01.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.