Abaküs Yazılım
3. Hukuk Dairesi
Esas No: 2017/987
Karar No: 2019/409
Karar Tarihi: 22.01.2019

Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2017/987 Esas 2019/409 Karar Sayılı İlamı

3. Hukuk Dairesi         2017/987 E.  ,  2019/409 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

    Taraflar arasındaki tapu iptal ve tescil-alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, duruşmalı olarak incelenmesi davalılar vekili tarafından istenilmekle; daha önceden belirlenen, 22.01.2019 tarihli duruşma günü için yapılan tebligat üzerine; temyiz eden davacılar vekili Av.... ile davalılar vekili Av. ... ve Av. ... geldiler. Açık duruşmaya başlandı ve hazır bulunan vekillerin sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için saat 14.00"e bırakılması uygun görüldüğünden, belli saatte dosyadaki bütün kağıtlar okunarak, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlenip, gereği düşünüldü:
    Y A R G I T A Y K A R A R I
    Davacılar ;16.02.2000 tarihli noterde düzenlenen sulhname ile davalı ..."ın “... mevkiinde bulunan 1 parsel sayılı taşınmazın 1312,5 m2"ni davacı ..."na, 2375 m2"sini ise ... "ya vermeyi taahhüt etmesine rağmen sulhnameye konu taşınmazları damadı davalı ..."ya devirettiğini, davalı ..."nın ise sulhnameden haberi olmasına rağmen kötüniyetli olarak taşınmazı devir aldığını iddia ederek,sulhname gereğince taşınmazın davalı ... adına olan tapusunun iptali ile davacılar adına tesciline aksi takdirde taşınmazın rayiç değerinin şimdilik 7.800 TL (ıslahla 59.076 TL)"sinin davacı ... "na 7.900 TL (ıslahla 106.875 TL)"sinin ise ... vereseleri olan diğer davacılara verilmesini dava ve talep etmiştir.
    Davalılar vekili cevabında; davanın zamanaşımı nedeniyle reddini aksi takdirde davacı ..."nun bedeli tamamen aldığına ilişkin 20.02.2001 tarihli belge bulunduğunu, taşınmazın bedelinin ödenmesi nedeniyle davacı ... tarafından açılan davanın esastan reddi ile davalı ... aleyhine açılan davanın ise husumetten reddini dilemiştir.
    Davacılar vekili 24.10.2011 tarihli dilekçe ile; tapu kayıtları celbedildiğinde davalı ..."ın dava konusu taşınmazı kızı ..."ya devrettiğinin anlaşıldığını bu nedenle ..."nın davalı tarafta yer almasını talep ettiklerini beyan etmiştir.
    Mahkemece; tescil talebinin reddi ile davaya konu taşınmazların rayiç değerleri tespit edilerek, 59.076 TL"nin davalılardan tahsili ile davacı ... , 106.875 TL"nin davalılardan tahsili ile ... mirasçıları olan diğer davacılara verilmesine karar verilmiş, hükmün davalılar tarafından temyiz edilmesi üzerine Dairemizin 18.04.2013 tarih ve 2013/3903 Esas- 2013/6707 Karar sayılı ilamı ile;
    ".....Dosyada bir fotokopisi bulunan ve davalının ödeme iddiası ile ilgili olarak dayandığı 20.02.2001 tarihli belgede davacı ..."na devir edilecek 1312.5 m2"lik taşınmazın karşılığı olarak ..."ın, ... 400.000.000 TL"yi peşin ödediği kalan miktarı ise 01.03.2001 tarihinde ödeyeceğinin kararlaştırıldığı ve belgenin alt kısmında "yukarıda belirtilen bedeli tamamen aldım" ... adı ile imzasının bulunduğu anlaşılmaktadır. Mahkemece, davanın esasını etkileyecek bu belge ile ilgili değerlendirme yapılmadan, karar yerinde tartışılmadan hüküm kurulmuştur.
    Bu durumda öncelikle davalı ..."dan sözleşme aslının dosyaya ibrazı istenerek, davalının delil olarak sunmuş olduğu bu belgenin ne amaçla düzenlendiği, davaya konu alacakla ilgisinin olup olmadığı araştırılmalıdır. Belirtilen belge ile ilgili iddia ve savunmaya açıklık kazandırmak için HMK.nun 169 vd. maddeleri uyarınca davacı ... ile davalı ... isticvap edilerek, belgenin ne amaçla düzenlendiği tartışılarak sonucuna göre bir karar verilmelidir. Mahkemece davalı tarafından ödeme iddiasının delili olarak dosyaya sunulan bu belge hakkında değerlendirme yapılmadan eksik incelemeye dayanılarak hüküm tesisi bozmayı gerektirmiştir.
    Ayrıca 16.02.2000 tarihli sulhnamede "1 nolu parselden 2375 m2"lik yeri ... vereseleri adına ... "ya davalı ... vermeyi taahhüt eder,” şeklinde dördüncü madde kaleme alınmıştır. Metnin içeriğine göre belirtilen taşınmazın ... vereseleri adına ... "ya verilmesi taahhüt edilmiştir. Sulhnamede belirtilen bu düzenleme uyarınca ... "nın sulhnamede ki sıfatının, başka bir deyişle, sulhnamenin tarafı olarak mı ya da sulhnamede vekil sıfatıyla mı bulunduğu tartışılmadan hüküm tesisi bozmayı gerektirmiştir.
    Bunlardan ayrı olarak; dava, başlangıçta davalılar ... ve ... aleyhine açılmıştır. Yargılama sırasında davalı ..."ya dahili davalı olarak tebligat yapılarak davaya dahil edilmiş ve bunun üzerine hüküm, davaya dahil edilen ... hakkında da kurulmuştur.
    Usul Yasasında dava açıldıktan sonra diğer kişilerin davaya dahil edilmek suretiyle davalı sıfatını kazanması ve husumetin bu kişilere yöneltilmesi konusunda bir düzenleme yer almamaktadır. Bu nedenle dava, dava dilekçesinde davalı olarak gösterilenlerden başka kimselere teşmil edilemez. Davalı ... hakkında usulüne uygun açılmış bir dava bulunmamaktadır.
    O halde mahkemece; hakkında usulüne uygun biçimde açılmış bir dava bulunmadığı ve davada taraf olmadığı anlaşılan ... hakkında yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz olup, bozmayı gerektirmiştir..." gerekçesi ile bozulmuştur.
    Mahkemece yeniden yapılan yargılama sonucunda; davacı vekilinin ibraz ettiği 21/3/2016 havale tarihli dilekçesinin incelenmesinde, ..."ın taahhüdünün muhatabının ve hak sahibinin ... olduğuna dair ... mirasçılarının beyanlarını havi ve ayrıca imzalarını havi olduğunun görüldüğü, Yargıtay bozma ilamına konu olan hususla ilgili olarak ..."nın taraf sıfatı taşımış olduğunun anlaşıldığı, 20.02.2001 tarihli davalının ödeme iddiasına dayanmış olduğu belgenin hangi maksatlı düzenlendiği hususlarıyla ilgili tarafların isticvab edildikleri, "20.2.2001 ( 600.000.000) Altı yüz milyon aldım)” “ Yukarıda Bahsedilen mevzu Bedelini tamamen aldım Ödeştim” ibarelerinin ve ayrıca imzalarında davacı ..."na ait olduğunun bilimsel olarak kabul edildiği, bununla birlikte mezkur yazılar haricindeki yazıların ona ait olmaması, ne zaman eklendiğinin tespitinin mümkün olmayışı ve bunlardan daha öte olarak belge içeriğinde mana bakımından fazlasıyla bir çelişki oluşundan dolayı; belgenin sıhhatine yönelik olarak vicdani kanıya varılamadığı, her ne kadar davacı vekili belgeyi hazırlayanların yaşça olgun olduklarından mana çelişkilerinin normal olabileceğini iddia etmiş ise de: yaptığı ödemeye mukabil yazılı belge almayı tedbiren öngören kişinin, benzer çelişkileri gidermek için farklı tedbirler alabileceği öngörebilmesinin hayatın olağan akışı içerisinde insan tabiatından beklenebileceği, belge aslının incelenmesi sonucunda da: davacının belgenin farklı yerlerinde sürekli sıfat değişikliğine uğradığı, alacaklı ve borçlu olduğu, davalının da aynı şekilde sıfatının değişikliklerine uğradığı, ortadaki bu kadar çelişkiye rağmen belgeyi net ve kesin delil kabul ederek hükme esas alınmasında, mantıki olarak yeterli delil elde edilemediği ve vicdani kanıya ulaşılamadığı gerekçesiyle davanın alacak yönünden kabulüne karar verilmiş, hüküm davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    1- Davalı ..."ın ödeme iddiası ile ilgili olarak dayandığı 20.02.2001 tarihli belge üzerinde Adli Tıp Kurumu tarafından yapılan inceleme sonucu hazırlanan raporda; "20.2.2001 (600.000.000) Altı yüz milyon aldım" ve "Yukarıda bahsedilen mevzu bedelini tamamen aldım. Ödedik" yazılarının ve ..."na atfen atılı imzaların ... "nun eli ürünü olduğu, farklı fiziki evsafta kalemler kullanılmış olmakla beraber, tüm yazı ve imzaların mürekkepli kalemle yazılmış ve atılmış ıslak imza ve yazılar olduğu, yazılar arasında zaman farkı bulunup bulunmadığı hususunda tespite gidilemediği tespit edilmiştir. Rapora itiraz üzerine İç İşleri Bakanlığı Genel Komutanlığı"ndan alınan raporda; 20.2.2001 (600.000.000) Altı yüz milyon aldım" ve "Yukarıda bahsedilen mevzu bedelini tamamen aldım. Ödeştim"ibareli el yazılarının ve imzaların ..."nun el yazıları ve imzaları olduğu, sonradan eklendiğini gösterir herhangi bir bulguya rastlanılmadığı belirtilmiştir.
    Mahkemece, söz konusu belgedeki yazı ve imzaların birbiri ile uyuşan raporlar doğrultusunda davacı ..."na ait olduğu anlaşıldığından ve belgenin sonunda yazılı "Yukarıda bahsedilen mevzuu bedeli tamamen aldım, ödeştim" ifadeleri doğrultusunda davacı ... hakkındaki davanın reddi gerekirken yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
    2- 16.02.2000 tarihli sulhnamede "1 nolu parselden 2375 m2"lik yeri ... vereseleri adına ..."ya davalı ... vermeyi taahhüt eder,” şeklinde dördüncü madde kaleme alındığı, belirtilen taşınmazın ... vereseleri adına ..."ya verilmesi taahhüt edildiği anlaşılmıştır. Dairemiz bozma ilamında; Sulhnamede belirtilen bu düzenleme uyarınca ..."nın sulhnamede ki sıfatının, başka bir deyişle, sulhnamenin tarafı olarak mı ya da sulhnamede vekil sıfatıyla mı bulunduğunun tartışılması gerektiği belirtilmiştir. Davacı vekili, 21.03.2016 tarihli dilekçe ekinde ... mirasçılarının dava konusu taşınmaz üzerindeki hisselerini yıllar önce davacı ..."ya devrettikleri beyanlarını içeren ... mirasçıları tarafından imzalandığı ileri sürülen belgeyi mahkemeye sunmuş, mahkemede bu belge doğrultusunda ..."nın taraf sıfatı taşımış olduğu kabul edilmiştir.
    Davacı vekili tarafından sunulan ve dava tarihinden çok sonra düzenlenen söz konusu Temlik ile ilgili beyanlarımızdır başlıklı belge incelendiğinde ... mirasçısı olduğu belirtilen bir kısım şahısların imzalarının bulunmadığı, söz konusu belgenin davalı tarafa tebliğ edilip bu hususla ilgili beyanlarının alınmadığını, bu belgenin geçerliliğinin tartışılmadığı, bu haliyle belgenin ..."nın sulhnamenin tarafı olduğunu göstermeyeceği anlaşıldığından eksik inceleme ve araştırma doğrultusunda hüküm tesisi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
    3- Kural olarak, bozma kararına uyulmakla; orada belirtilen biçimde işlem yapılması yolunda lehine bozma yapılan taraf yararına kazanılmış hak, aynı doğrultuda işlem yapılması yolunda mahkeme için zorunluluk doğar. Öte yandan, bozma kararı dışında kalan yönler ise kesinleşir.
    Belirtilmelidir ki; bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlanan bu olgu mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirmektedir (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı Y.İ.B.K.).
    Bu ilke kamu düzeni ile ilgili olup, Yargıtay"ca kendiliğinden dikkate alınması gerekir. Hakimin değişmesi dahi açıklanan bu hukuki ilkeye etki yapamaz.
    Dairemiz bozma ilamında; Usul Yasasında dava açıldıktan sonra diğer kişilerin davaya dahil edilmek suretiyle davalı sıfatını kazanması ve husumetin bu kişilere yöneltilmesi konusunda bir düzenlemenin yer almadığı, bu nedenle davanın, dava dilekçesinde davalı olarak gösterilenlerden başka kimselere teşmil edilemeyeceği, davalı ... hakkında usulüne uygun açılmış bir dava bulunmadığı, mahkemece; hakkında usulüne uygun biçimde açılmış bir dava bulunmadığı ve davada taraf olmadığı anlaşılan ... hakkında yazılı şekilde hüküm tesisinin isabetsiz olduğu belirtilmiş ise de mahkemece davalı yararına usuli müktesep hak oluştuğu gözardı edilerek söz konusu şahıs hakkında yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz olup bozmayı gerektirmiştir.
    4- Davalı ..."nın dava konusu taşınmaz ile bir ilgisinin bulunmadığı, davacılara karşı bir sorumluluğunu olmadığı anlaşıldığından bu davalı hakkındaki davanın husumetten reddine karar verilmesi gerekirken hakkında açılan davanın kabulüne karar verilerek hüküm tesis edilmesi doğru görülmemiştir.
    5- Bozma nedenine göre, şimdilik davalının sair temyiz itirazlarının incelenmesine gerek görülmemiştir.
    SONUÇ : Yukarıda birinci, ikinci, üçüncü, dördüncü bentte açıklanan nedenlerle hükmün HUMK"nun 428 inci maddesi gereğince davalılar yararına BOZULMASINA, ikinci bentte açıklanan nedenle davalı tarafın diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, 2.037 TL Yargıtay duruşması vekalet ücretinin davacı taraflardan alınıp davalı tarafa verilmesine,peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nun 440 ıncı maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 22/01/2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.



    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi