3. Hukuk Dairesi 2017/10171 E. , 2019/452 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; emlakçılık yapan davalı ..."in davaya konu arsayı kendisine teklif ettiğini, kendisinin de davalıya güvenerek arsayı almayı kabul ettiğini, arsa sahibi ile görüşüp satış işlemini gerçekleştirmek için ... ve dava dışı ..."la birlikte ... gittiğini, arsa sahibi (... ) olduğunu beyan eden kişi ile buluştuklarını, ... olduğunu beyan eden kişi ve ..."in ... 4. Noterliği"ne davalı ... adına vekaletname çıkartmak üzere gittiklerini, kendisinin de ... ile arsa bedeli olan 400.000,00 TL"yi çekmek üzere bankaya gittiğini, kendisi parayı çektikten sonra bankanın önünde buluştuklarını, 400.000,00 TL’yi ..."e, onun da ... olduğunu beyan eden kişiye verdiğini, vekaleti alarak ... Tapu Müdürlüğüne geldiklerini, ancak tapu müdürlüğünde bulunan görevlinin vekalete ekli nüfus kaydının sahte olduğunu farkederek polise haber verdiğini iddia ederek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla davanın kabulü ile 10.000,00 TL"nin zararın gerçekleştiği, vekaletname düzenleme ve paranın verilmesi tarih olan 16.05.2007 tarihinden itibaren yasal faizi ile birilikte davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı ... 4. Noteri ...; davanın öncelikle zamanaşımı yönünden reddi gerektiğini, bunun yanında olay tarihinde izinli olduğunu, bu nedenle davacı tarafından ... C.Savcılığına yapılan şikayet neticesinde hakkında kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiğini, tapuda dava konusu edilen vekaletnamenin kullanılması suretiyle yapılmış bir taşınmaz devir ve temlikinin olmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
Davalı ... hakkında açılan ceza dosyasında beraatine karar verildiğini, tapuda dava konusu edilen vekaletnamenin kullanılması suretiyle yapılmış bir taşınmaz devir ve temlikinin olmadığını, vekaletname düzenlenmesinin satış için nihai bir işlem olmadığını, vekaletname ile resmi satışın yapılıp bedelinin ödenmesinin davacının kusurunu gösterdiğini, bu durumun da zararla eylem arasındaki illiyet bağını kestiğini savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı ...; aleyhine açılan davanın haksız olduğunu, taşınmaza ait satış bedelinden hiç para almadığını belirterek davanın reddini istemiştir.
Diğer davalı ... ise davaya cevap vermemiştir.
Mahkemece; davalı ... ile dava konusu olayla ilgili ... 4. Asliye Ceza Mahkemesinin 2010/237 E. - 608 K sayılı kararıyla kurulan mahkumiyet hükmündeki ..."ın aynı kişi olmadığı gerekçesi ile davalı ... yönünden davanın reddine, davalı ...’in dava konusu olay nedeniyle yapılan ceza yargılamasında beraat ettiği, dosya kapsamı itibariyle de sorumluluğunu gerektirecek bir delil sunulmadığı, gerekçesi ile davalı ... yönünden davanın reddine, noterlik işlemleri nedeniyle herhangi bir zararın meydana gelmediği, bahsi geçen vekaletname ... 4. Noterliği tarafından düzenlenmiş ise de; iş bu vekaletnameye dayalı olarak yapılan herhangi bir işlem sonucu bir zarar doğmadığından ve davacının olayın başından sonuna kadar olayın içinde olup, parayı doğrudan kendini ... olarak tanıtan şahsa verdiği gerekçesi ile davalılar ... ve ... yönünden de davanın reddine karar verilmiş, hüküm; davacı tarafça temyiz edilmiştir.
1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davacının sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2- Davada uyuşmazlık; Noterlik Kanunu"nun 162. maddesine dayalı noterin kusursuz sorumluluğundan kaynaklanmaktadır.
Noterlik Kanunu’nun 1.maddesi gereğince; noterliğin bir kamu hizmeti niteliğinde bulunduğu, hukukî güvenliği sağlamak ve anlaşmazlıkları önlemek için işlemleri belgelendiren bir kurum olduğu belirtilmiştir. Görevi belge ve işlemlere resmîyet kazandırmak olan noterlerin yaptıkları işlemler dolayısıyla meydana gelecek zararlardan ötürü sorumlu tutulması bir zorunluluk olarak kendini göstermektedir. Noterlerin yaptıkları hizmet dolayısıyla sorumlulukları, hâlen yürürlükte bulunan 1512 sayılı Noterlik Kanunu’nun 162. maddesinde hüküm altına alınmıştır. Buna göre:
""Stajyer, katip ve katip adayları tarafından yapılmış olsa bile noterler, bir işin yapılmamasından veya hatalı yahut eksik yapılmasından dolayı zarar görmüş olanlara karşı sorumludurlar.
Noter, birinci fıkra gereğince ödediği miktar için, işin yapılmaması, hatalı yahut eksik yapılmasına sebep olan stajyer veya noterlik personeline rücu edebilir.""
Noterlik Kanunu’nun 162. maddesinde kusurdan söz edilmemiştir. Bu sebeple noterlerin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olarak düzenlendiği anlaşılmaktadır. (Nart Serdar, Noterlerin Hukukî Sorumluluğu, Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi Cilt.11 Özel s. 2009, s.425-452, Düzgün Aslan Ülgen, Noterlerin Meslekî Sorumluluk Sigortası s. 492, 494- Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi C.XVII, Y. 2013, s. 1-2)
Buradaki sorumluluğun 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 66. (818 sayılı Borçlar Kanunu 55) maddesindeki sorumluluğun ağırlaştırılmış şekli olduğu sonucuna varılmaktadır.
Noterlik Kanunu’nun 162.maddesinde noterin kendi yaptığı işten ve çalışanının yaptığı işten dolayı sorumluluğu düzenlenmiş ve aynı hukukî rejime tabi kılınmıştır. Bu sorumluluk adam çalıştıranın sorumluluğuna benzemez. Zira adam çalıştıranın sorumluluğunda kurtuluş kanıtı getirme imkânı sağlanmış iken, bu sorumlulukta kurtuluş kanıtı getirme imkânı tanınmamıştır. Bu yönü itibariyle ağırlaştırılmış özen yükümlülüğünün ihlâlinden kaynaklanan sorumluluk olduğu sonucuna varılmaktadır. Noter özene ilişkin genel kurtuluş kanıtı getirebilir. Noterlik Kanunu’nun 162.maddesinde kurtuluş kanıtı getirme imkânı tanınmamıştır. Noter gerekli özeni gösterdiğini iddia ederek sorumluluktan kurtulamayacaktır. Ancak gerekli özeni göstermiş olsa bile, zararın doğmasına engel olamayacağını ispat ederek sorumluluktan kurtulabilir. Bu husus nedensellik bağının kesilmesidir. Bunun ispatı da davalı notere aittir.
Uygulamada; noterler aleyhine, en çok otomobil ve taşınmaz alım satımlarında meydana gelen zararlar bakımından dava açılmaktadır. Bu davalarda; aracın haksız zilyetleri tarafından kullanılan sahte kimlik, vekâletname veya araç trafik tescil belgelerinin sahteliğinin noterlerce ve çalışanları tarafından belirlenip belirlenmediği hususları araştırma konusu olabilmektedir. Tüm bu durumlarda noterin veya çalışanının kimlik veya belge üzerinde yeterli incelemeyi yapıp yapmadığı, dolayısıyla özen yükümlülüğüne uygun davranıp davranmadığı araştırılmaktadır. Noterin ilgililerin hukukî menfaatlerini korumak için araştırma ve aydınlatma görevi vardır.
Noterlik Kanunu’nun 72. maddesine göre; noter, iş yaptıracak kimselerin kimlik, adres ve yeteneğini ve gerçek isteklerinin tamamını öğrenmekle yükümlüdür. Bu cümleden hareketle noterin veya çalışanının her zaman belgenin sahte olup olmadığını anlamasını ve tetkik etmesini yani grafolojik bir inceleme yapması beklenemez. Ancak; belgenin veya kimliğin ilk bakışta sahte olup olmadığı veya kimlikte şekli anlamda var olması gereken bir bilginin olmaması yahut olmaması gereken bir ibarenin bulunması noter veya çalışan tarafından dikkat edilmesi gereken hususlardandır. Bu gibi hâllerde noterin veya çalışanının gerekli özeni göstermesi beklenir. Aksine davranış özen yükümlülüğünün ihlâlidir.
Dairemiz bazı kararlarında; nüfus cüzdanındaki seri ve T.C kimlik numarasının bulunmaması, numaranın on bir haneli olmaması, eksik veya fazla olması, doğum yerinin ilçe veya merkez ilçe olarak yazılmaması, soğuk damganın veya motorlu araç tescil belgesinde mühür bulunmaması, tescil belgesindeki bilgilerin kullanılan kimlik ile veya motor sicil numarası veya şasi numarasının birbirine uymaması gibi hâllerini “somut sorumluluk nedenleri” olarak kabul edilmiş, noterlerin ve çalışanlarının yapmış oldukları işlemlerde, sorumluluk sebeplerini, her somut olayın özelliğine göre ayrı ayrı değerlendirmiştir.
Somut olayda, dosyaya yansıyan bilgi ve belgeler ile dava konusu olayla ilgili olan ceza dava dosyalarının içeriğinden; davacının, davalı noter vekili ... tarafından düzenlenmiş vekaletnameye güvenerek satış bedelini kendisini arsa maliki olarak tanıtan şahsa teslim ettiği, iş bu vekaletnamenin de sahte kimlik kullanılarak düzenlendiği anlaşılmaktadır. Nitekim dava konusu vekaletname kullanılarak tapu devri yapılmaya çalışılırken tapu müdürlüğünde görevli memur tarafından vekaletnamedeki nüfus cüzdanındaki aile sıra no.sunun 5 haneli olması gerekirken 4 haneli olduğu farkedilerek polise haber verildiği ... 4. Asliye Ceza Mahkemesinin 2010/237E sayılı ceza dosyasından anlaşılmaktadır. Buna göre; davalı noterin kendisine ibraz edilen nüfus cüzdanını yeterince kontrol etmeden, ibraz edilen nüfus cüzdanına göre vekaletname düzenleyerek gerekli dikkat ve özeni göstermediği kabul edilmelidir. Davacının bu nedenle zarara uğradığı sabit olduğuna göre, nedensellik bağının kesildiğinin ispatı davalı notere düşmekte olup, noter ve vekili tarafından bunun aksi ispat edilememiştir.
O halde mahkemece; uğranılan zarardan davalı noter ve vekilinin sorumlu olduğu göz önünde bulundurularak zararın kapsamı belirlendikten sonra varılacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ve yukarıdaki gerekçeyle davanın tümden reddedilmiş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bendde açıklanan nedenle temyiz eden davacının sair temyiz itirazlarının reddine, (2) nolu bendde açıklanan nedenlerle temyiz edilen hükmün temyiz eden davacı yararına BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 23.01.2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.