Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2019/4513
Karar No: 2019/6624
Karar Tarihi: 18.12.2019

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2019/4513 Esas 2019/6624 Karar Sayılı İlamı

1. Hukuk Dairesi         2019/4513 E.  ,  2019/6624 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL


    Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı ... İdaresi tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ... "in raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
    -KARAR-

    Dava, 5737 sayılı Vakıflar Kanunu"nun 17. maddesine dayalı tapu iptali-tescil isteğine ilişkindir.
    Davacı ... İdaresi, ... Vakfı"ndan icareli 2275 ada 6 parsel sayılı taşınmazın 1/6 payının Asım Kızı ... adına kayıtlı iken, adı geçenin gaip olmasından ötürü Fatih 3. Sulh Hukuk Mahkemesinin 1993/862 Esas 1995/379 Karar sayılı ilamı ile İstanbul Defterdarının kayyım tayin edildiğini, kayyımla idare süresi olan 10 yıllık süre dolduğundan Hazine tarafından açılan iptal-tescil davası neticesinde İstanbul 15. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2009/203 Esas 2012/36 Karar sayılı ilamı ile Asım kızı Nuriye’nin gaipliğine ve taşınmazın ... adına tesciline karar verildiğini, 5737 sayılı Kanunun 17. maddesi uyarınca taşınmazın vakfına rücu edeceğini ileri sürerek vakfı adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
    Davalı Hazine, davanın reddini savunmuştur.
    Mahkemece, 5737 Sayılı Vakıflar Kanunu"nun 17. maddesindeki koşulların gerçekleştiği gerekçesiyle davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar Dairece, "Taviz bedeli ödenip şerh terkin edilmekle artık taşınmazın vakıfla ilişiği kesilmiştir. Dolayısıyla 5737 sayılı Kanunun 17. maddesinde belirtilen koşulların oluştuğundan söz etme olanağı yoktur. Hal böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekir" gerekçesiyle bozulmuş; mahkeme, bozmaya uyarak davanın reddine karar vermiştir.
    Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişme konusu 2275 ada 6 parsel sayılı taşınmazın 1/6 payının 25.11.1957 tarihli kadastro tespitinde "Asım kızı Nuriye" adına tespit ve tescil edildiği, Fatih 3. Sulh Hukuk Mahkemesinin 1993/862 esas, 1995/379 sayılı kararıyla kayıt malikine 3561 Sayılı Kanun hükümleri uyarınca İstanbul Defterdarının kayyım tayin edildiği, Hazine tarafından açılan tapu iptal-tescil davası neticesinde İstanbul 15. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2009/203 esas 2012/36 sayılı kararı ile taşınmazdaki 1/6 payın Hazine adına tesciline hükmedildiği ve 15.07.2013 tarihinde Hazine adına tapuda tescil edildiği, taşınmaz üzerindeki Dabağ ... Vakfına ilişkin şerhin 15.7.1996 tarih ve 1618 yevmiye nolu işlemle taviz bedeli ödenmek suretiyle terkin edildiği anlaşılmaktadır.
    Bilindiği üzere; vakıf hukukumuzda icareteynli ve mukataalı vakıfların kuru mülkiyeti (rekabesi) vakfa, kullanma (tasarruf) hakkı ise mutasarrıfa ait bulunmakta, mutasarrıfın ölmesi üzerine bu hakkı mirasçılarına intikal etmekteydi. Mutasarrıfın mirasçısının bulunmaması halinde ise vakıf mal mahlulen vakfına dönmekteydi. Ne var ki, Medeni Kanunun kabulünden sonra aynı taşınmaz üzerinde kuru mülkiyet (rekabe) hakkı ile mirasçılara kalan ve nesilden nesile geçen tasarruf hakkı gibi iki hakkın varlığı getirilen yeni mülkiyet kuralları ile bağdaşır görülmemiş, vakıf hukukumuzu yeniden düzenleme, Medeni Kanunun kabul ettiği mülkiyet rejimine uyarlama zorunluluğu doğmuştur. Bu amaçla 2762 sayılı Vakıflar Kanunu 05.06.l935 tarihinde kabul edilmiş, 13.6.1935 tarihinde yayınlanmış, 6 ay sonra 13.12.1935 tarihinde yürürlüğe konulmuştur. Söz konusu kanun ile vakıf taşınmazların icareteyn ve mukataya bağlanması yasaklanmış, daha önce kurulmuş bu tür vakıfların tasfiyesi yoluna gidilmiştir. Aynı kanunun özellikle 27, 29 ve 30. maddelerinde özetle (.. mukataalı toprakların ve icareteynli taşınmazların mülkiyetinin yirmi misli bir taviz karşılığında mutasarrıfına geçirileceği on yıl içerisinde taviz vermek yoluyla icareteyn veya mukataa kayıtları terkin edilmemiş olanların mülkiyetinin ise on yıl sonunda kendiliğinden mutasarrıfına geçeceği ve vakfın hakkının ivaza dönüşeceği) hükme bağlanmıştır. Görülen lüzum üzerine 13.6.1945 tarih 4755 sayılı Kanun ile bu süre 13.12.1955 tarihine kadar on yıl daha uzatılmıştır. Anılan bu vakıf kanunlarının hükümlerine göre taviz bedeli ödendikten veya taviz bedeli ödenmese dahi öngörülen yirmi yıllık süre geçtikten sonra vakıf taşınmazların tam mülkiyeti mutasarrıfa geçmiş, diğer bir söyleyişle vakıf taşınmaz özel mülk, mutasarrıf malik olmuştur. Mutasarrıf iken malik olan kişilerin mirasçı bırakmadan ölmeleri üzerine taşınmazları 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 501. (eski Medeni Kanunun 448.) maddesi uyarınca son mirasçı sıfatıyla Hazineye kalmıştır. Ancak, kanun koyucu öncesi vakıf olan taşınmazların vakfına(aslına) dönmesini daha uygun görmüş, bazı ayrıcalıklar dışında Hazineye intikal yolunu kapatmak istemiştir. İşte bu nedenle 22.09.1983 tarih 2888 sayılı Kanunun 2. maddesiyle 2762 sayılı Kanunun 29. maddesini değiştirip ayrıca ikinci bir fıkra ekleyerek TMK"nın 501. maddesinin Hazinenin mirasçı olacağı yönündeki genel hükmünden ayrılmış, "mülkiyeti mutasarrıfa geçmiş olan taşınmazlarda maliklerin bu kanunun yürürlük tarihine kadar ölmeleri üzerine son mirasçı sıfatıyla Hazineye intikal edipte bu husus tapu kaydına bağlanmış bulunanlar ayrık bırakılarak tapuya işlenmemiş olan taşınmazların mahlulen vakfına rücu edeceği" kuralını getirmiştir.
    Yukarıda belirtilen kanun hükümleri birlikte değerlendirildiğinde, 2888 sayılı Kanunun yürürlük tarihi 24.09.1983 tarihinden sonra aslı vakıf olan taşınmazların Hazineye geçmesine yasal olanağın kalmadığı sonucuna ulaşılmaktadır.
    Öte yandan, daha önce Hazine üzerine oluşan tapu kayıtlarının iptal edilememesi için de, taşınmazın önce mutasarrıfına geçip özel mülk haline gelmesi, mal sahibinin mirasçı bırakmadan ölmesi ve 2888 sayılı Kanunun yürürlüğünden önce tapuda Hazine üzerine yazılması gibi üç koşulun gerçekleşmesi gerekmektedir. Vakıflar Kanununun tasfiye hükümlerinin işlemesinden önce vakıf malın kuru mülkiyeti mutasarrıfa geçtiğinden, mutasarrıfın tam malik sıfatını kazandığından söz edilemez. Anılan Kanunun 29. maddesinde açıklanan koşullar gerçekleşmeden mirasçı bırakmaksızın ölen kişi malik olamayacağı gibi tasarruf hakkı dahi sona ereceğinden taşınmazın mülkiyetinin Hazineye geçtiği ileri sürülemez. Aynı şekilde mutasarrıfı kaçak ve yitik kişi durumuna düşen taşınmazların mülkiyetinin de metruken vakfına dönmesi asıl olup hiçbir surette Hazineye geçmesi mümkün değildir.
    Diğer taraftan, bütün bu kanuni düzenlemeleri içerin 2762 sayılı Vakıflar Kanunu 27.02.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5737 sayılı Kanunun 80. maddesi ile iptal edilmiş ve yeni 5737 sayılı Kanunun 17. maddesi ile "Tasarruf edenlerin veya maliklerin mirasçı bırakmadan ölümleri, kaybolmaları, terk ve mübadil gibi durumlara düşmeleri halinde icareteynli ve mukataalı taşınmaz malların mülkiyeti vakfı adına tescil edilir." düzenlemesine yer verilmek suretiyle 22.09.1983 tarihinden sonra aslı vakıf olan taşınmazların taviz bedeli ödensin ya da ödenmesin Hazineye intikal yolu kapatılmış bulunmaktadır.
    Her ne kadar, Daire bozma ilamında "Taviz bedeli ödenip şerh terkin edilmekle artık taşınmazın vakıfla ilişiği kesilmiştir. Dolayısıyla 5737 sayılı Kanunun 17. maddesinde belirtilen koşulların oluştuğundan söz etme olanağı yoktur." denilerek davanın reddi gerektiği belirtilmiş ise de; maddi yanılgıdan kaynaklanan bu durumun kazanılmış hak oluşturmayacağı kuşkusuzdur.
    Hal böyle olunca, davanın kabulüne karar verilmesi için hüküm bozulmalıdır.
    Davacı ... İdaresinin açıklanan nedenden ötürü yerinde görülen temyiz itirazının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun geçici 3. maddesi yollamasıyla) 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 18/12/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.














    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi