21. Hukuk Dairesi 2016/4771 E. , 2017/366 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
Davacı, Kurum tarafından gönderilen ödeme emrinin iptaline, borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
K A R A R
Dava, ödeme emrinin iptali ile borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden; davanın hak düşürücü süre içerisinde açıldığı, 06.12.2005 tarihli Ticaret Sicil Gazetesinde davacının 21.11.2005 tarihli yönetim kurulu kararıyla dava dışı borçlu şirketin yönetim kurulu başkan yardımcısı olarak seçildiği ve aynı tarihli yönetim kurulu kararıyla da kendisine temsil ve ilzam yetkisinin verildiği, devamla 08.02.2006 tarihli Ticaret Sicil Gazetesinde de yayınlanan 28.12.2005 tarihli yönetim kurulu kararıyla da dava dışı şirketin Temsil ve ilzam yetkisinin dava dışı 3. şahsa verildiği anlaşılmaktadır
Davanın yasal dayanağı ise 506 sayılı Kanunun 80, 5510 sayılı Kanunun 88 ve 6183 sayılı Kanunun mükerrer 35. maddesi olup, davadaki sorunun bu maddeler ile birlikte değerlendirilerek çözüme kavuşturulması gerektiği ortadadır.
5510 sayılı Kanun"un yürürlük süresiyle ilgili 108/1-c maddesinde, Kanun"un 88. maddesinin 01/07/2008 tarihinde yürürlüğe gireceği belirtilmiştir.
Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Kanunun 80/12. maddesinde sigorta primlerini haklı sebepleri olmaksızın birinci fıkrada belirtilen süre içerisinde tahakkuk ve tediye etmeyen kamu kurum ve kuruluşlarının tahakkuk ve tediye ile görevli kamu görevlileri mesul muhasip, sayman ile tüzel kişiliği haiz diğer işverenlerin üst düzeydeki yönetici ve yetkililerinin kuruma karşı işverenleri ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu olacakları, 5510 sayılı Kanunun 88/20. maddesinde de Kurumun sigorta primleri ve diğer alacakları haklı bir sebep olmaksızın bu Kanunda belirtilen sürelerde ödenmez ise kamu idarelerinin tahakkuk ve tediye ile görevli kamu görevlileri, tüzel kişiliği haiz diğer işverenlerin şirket yönetim kurulu üyeleri de dahil olmak üzere üst düzeydeki yönetici veya yetkilileri ile kanuni temsilcilerinin Kuruma karşı işverenleri ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu olacakları bildirilmiştir.
5510 sayılı Kanunun 88/20. maddesi 506 sayılı Kanunun 80/12. maddesinden farklı olarak, tüzel kişiliği haiz işverenlerin üst düzeydeki yönetici ve yetkilileri yanında, şirket yönetim kurulu üyelerini de sorumlu tutmaktadır. Diğer bir deyişle, Kurumun 01/07/2008 tarihinden sonraki sigorta primleri ve diğer alacakları ile ilgili olarak şirketlerin borçlarından müştereken ve müteselsilen sorumlu olmak için şirketin Yönetim Kurulu üyesi olmak yeterlidir.
Öte yandan; 506 sayılı Kanun"un 80/1. maddesinde "İşveren, bir ay içinde çalıştırdığı sigortalıların primlerine esas tutulacak kazançlar toplamı üzerinden bu Kanun gereğince hesaplanacak prim tutarlarını ücretlerinden kesmeye ve kendisine ait prim tutarlarını da bu miktara ekleyerek en geç ertesi ayın sonuna kadar Kuruma ödemeye mecburdur." hükmü yer almakta olup, önce prime esas kazançlara ilişkin Kurum Tebliği, ardından bu tebliği yürürlükten kaldıran İşveren Uygulama Tebliği, bu süreyi "takip eden ayın sonuna kadar" olarak belirlemiştir. Tebliğ"de "Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında sigortalıları çalıştıran işverenler, bir ay içinde çalıştırdıkları sigortalıların prime esas kazançları üzerinden hesaplanacak sigortalı hissesi prim tutarlarını sigortalıların ücretlerinden keserek, kendi hissesine isabet eden prim tutarlarını da bu tutarlara ekleyerek en geç takip eden ay/dönemin sonuna kadar Kuruma ödeyeceklerdir.
Ödeme süresinin son gününün resmi tatile rastlaması halinde, prim tutarları, en geç son günü izleyen ilk iş günü içinde Kuruma ödenecektir." hükmü düzenlenmiştir. Bu durumda örneğin, ocak ayında doğan prim borcunun, takip eden şubat ayı sonuna kadar ödenmesi gerektiği anlaşılmaktadır.
6183 sayılı Kanunun mükerrer 35. maddesinde asıl borçlu hakkında yapılan yasal takip ve araştırmalar sonucu kamu alacağının tahsil edilemeyeceğinin anlaşılması halinde, yasal temsilcisine ödeme emri çıkarabileceği bildirilmiş ise de; 6183 sayılı Kanun 506 ve 5510 sayılı Kanunlara göre daha genel bir Kanun durumunda olup uygulamada da benimsendiği üzere öncelik özel Kanun hükümlerine tanınacağından, özel kanun niteliğinde olan 506 sayılı Kanunun 80. maddesi ve 5510 sayılı Kanunun 88. maddesi karşısında, davacının 21.11.2005 tarihinden 28.12.2005 tarihleri arasında şirketi temsil ve ilzama yetkili yönetim kurulu başkan yardımcısı olarak seçildiği, davaya konu ödeme emirlerinden dava dışı şirkette temsil ve ilzam yetkisinin bulunduğu dönemlerde 506 sayılı Kanunun 80. maddesi ve 5510 sayılı Kanunun 88. maddesi gereğince dava dışı borçlu şirket ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu olacağı açıktır. Her ne kadar mahkeme kesin hüküm bulunduğu gerekçesine dayanarak davayı kabul etmişse de söz konusu karar farklı bir işyeri sicil numarasına ait işyeri için olduğundan bu davada kesin hüküm sayılması ve bağlayıcılığı olanaklı değildir. Öte yandan 506 sayılı yasanın 80. maddesi gereğince üst düzey yöneticiler şirketlerin prim borçlarından müteselsilen sorumlu olup doğrudan takibe tabi tutulabilirler.
Yapılacak iş, davacının 21.11.2005 – 28.12.2005 tarihleri arasında temsil ve ilzama yetkili bulunduğu göz önüne alınarak bu dönem bakımından ödeme emirlerinden sorumlu olacağına karar vermekten ibarettir.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin eksik inceleme ve araştırma sonucu yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde davalı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ:Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 23.01.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.