3. Hukuk Dairesi 2017/11441 E. , 2019/636 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK (AİLE) MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen ziynet eşyası alacağı davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; davalı ile 05.08.2013 tarihinde evlendiklerini, aralarındaki boşanma davasının halen derdest olduğunu, düğünde 15 adet bilezik, 40 adet çeyrek altın ve 1 adet gerdanlık takıldığını, bahse konu ziynet eşyalarından çeyrek altınların düğünde, diğer ziynetlerin ise düğünden hemen sonra davalının annesi tarafından elinden alındığını ileri sürerek; ziynet eşyalarının aynen iadesine, aynen iadenin mümkün olmaması halinde fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 5.000,00 TL bedelinin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı; düğünde davacının iddia ettiği kadar takı takılmadığını, 15 adet bilezik, 1 adet gerdanlık ve 15 adet çeyrek altın takıldığını, düğünde takılan ziynet eşyalarının davacının uhdesinde olup, bir kısmını babasına kepçe satın almak üzere verdiğini, kalan ziynet eşyalarını ise müşterek konutu terk ederken yanında götürdüğünü savunarak; davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; davacının iddiasını ispatla yükümlü olup, dinlenen tanık beyanları ile iddiasını ispatlayamadığı, karine olarak ziynet eşyalarını müşterek konutu terk ederken üzerinde götürdüğünün kabulü gerekeceği gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2- Dava, ziynet eşyalarının aynen iadesi, bunun mümkün olmaması halinde bedelinin tahsili istemine ilişkindir.
Türk Medeni Kanunu’nun 6. maddesi hükmü uyarınca; Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça taraflardan her biri hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatlamakla yükümlüdür.Gerek doktrinde, gerek Yargıtay içtihatlarında kabul edildiği üzere ispat yükü hayatın olağan akışına aykırı durumu iddia eden ya da savunmada bulunan kimseye düşer.
Öte yandan ileri sürdüğü bir olaydan kendi yararına haklar çıkarmak isteyen kimsenin iddia ettiği olayları ispatlaması gerekir.
Diğer taraftan, ziynet eşyası rahatlıkla saklanabilen, taşınabilen, götürülebilen türden eşyalardan olduğu için evden ayrılmayı tasarlayan kadının bunları önceden götürmesi, gizlemesi her zaman mümkün olduğu gibi evden ayrılırken üzerinde götürmesi de mümkündür. Bunun sonucu olarak normal koşullarda ziynet eşyalarının kadının üzerinde olduğunun kabulü gerekir. Hayat deneyimlerine göre olağan olan bu çeşit eşyanın kadının üzerinde olması ya da evde saklanması, muhafaza edilmesidir. Bunların davalı tarafın zilyetlik ve korumasına terk edilmesi olağan durumla bağdaşmaz. Bu durumda, davacı kadın, dava konusu ziynet eşyasının varlığını ve evlilik birliği içinde elinden zorla alınıp, bozdurulduğunu ispat yükü altındadır.
Kural olarak, düğün sırasında takılan ziynet eşyaları kim tarafından takılırsa takılsın, aksine bir anlaşma bulunmadıkça kadına bağışlanmış sayılır ve artık onun kişisel malı niteliğini kazanır. Bu eşyaların iade edilmemek üzere kocaya verildiği, kadının isteği ve onayı ile bozdurulup müşterek ihtiyaçlar için harcandığı hususu davalı tarafça kanıtlandığı takdirde, koca bu eşyaları iadeden kurtulur.
Somut uyuşmazlıkta; davacı kadın, düğünde takılan ziynet eşyalarının davalının annesi tarafından elinden alındığını iddia etmiş ; davalı koca ise savunmasında, davacının bir kısım ziynet eşyalarını babasına kepçe satın almak üzere verdiğini, kalan ziynetlerini ise müşterek konuttan ayrılırken üzerinde götürdüğünü beyan etmiştir.
Bu bağlamda, dava konusu uyuşmazlıkta ispat külfeti davacı kadında olup, davacı iddiasının ispatı için tanık deliline dayanmış ve gösterdiği tanıklar mahkemece dinlenmiştir. Davacı tanıklarından ..., ... ve ... ; davacıya düğünde en az 40 adet çeyrek altın takıldığı, düğün merasimi bittikten sonra takılan çeyrek altınların davalının annesi tarafından alındığı hususunda beyanda bulunmuşlardır.
HMK"nın 198. maddesine göre, tanık beyanı takdiri delillerden olup, hakim tanık beyanı ile bağlı değildir. Tanığın doğru söylemediğine dair belirti ve deliller varsa tanık beyanlarının aksi yönde de karar verebilir. Ancak, HMK"nın 255. maddesi gereği, aksine inandırıcı delil ve olaylar bulunmadıkça asıl olan tanıkların gerçeği söylemiş olmalarıdır. Akrabalık veya diğer bir yakınlık başlı başına tanık beyanını değerden düşürücü bir sebep sayılamaz.( Hukuk Genel Kurulu"nun 30.01.2013 tarihli, 2012/2- 697 E., 2013/167 K.sayılı ilamı)
Bu durumda, dinlenen davacı tanık beyanları; dava konusu edilen 40 adet çeyrek altının, düğün töreninde davalının annesi tarafından davacının elinden alındığı noktasında birbirini destekler nitelikte ve tutarlılıktadır.
Hal böyle olunca, mahkemece; yukarıda belirtilen yasa hükümleri ve açıklamalar dikkate alınarak, davacı tarafça varlığı ve davalının annesi tarafından davacıdan alınarak iade edilmediği ispat edilen 40 adet çeyrek altın yönünden davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken; eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, ikinci bentte açıklanan nedenlerle hükmün davacı yararına HUMK"nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 04.02.2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.