3. Hukuk Dairesi 2017/11970 E. , 2019/639 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK (TÜKETİCİ) MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen itirazın iptali davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; davalının elektrik abonesi olduğunu, 01/01/2002 - 22/10/2011 tarihleri arası döneme ilişkin tahakkuk ettirilen fatura bedellerini ödemediğini, ödenmeyen borç nedeniyle aboneliğin 08/09/2014 tarihinde iptal edildiğini, fatura bedellerinin tahsili amacıyla davalı aleyhine icra takibi başlatıldığını, davalının haksız ve kötüniyetli itirazı nedeniyle takibin durduğunu ileri sürerek; itirazın iptali ile takibin devamına, davalının icra inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı; icra takibine konu borcun ... İli, Borçka İlçesi, Balcı Köyünde bulunan Borçka Orman İşletme Müdürlüğü"nün lojmanında kullanılan elektrik tüketimine dair olduğunu, memur olup 1992 yılında tayininin çıkması nedeniyle bu tarihten itibaren bahse konu lojmanı kullanmadığını, elektrik tüketiminden fiili kullanıcının sorumlu olduğunu, kendisinin sorumluluğuna gidilemeyeceğini, alacağın zamanaşımına uğradığını savunarak; davanın reddini ve davacı aleyhine kötüniyet tazminatına hükmedilmesini istemiştir.
Mahkemece; taraflar arasında abonelik sözleşmesinin düzenlendiği, dava konusu ihtilafa uygulanacak zamanaşımı süresinin TBK. 146. maddesi uyarınca 10 yıl olup, davalının sorumlu olduğu borcun son ödeme tarihinin 25/01/2001 , icra takip tarihinin ise 26/12/2011 tarihi olduğu, bu nedenle dava konusu istemin zamanaşımına uğradığı, davalının süresinden sonra yapmış olduğu zamanaşımı define davacının açıkça bir itirazının bulunmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava; elektrik tüketimi nedeniyle dönemsel tahakkuk ettirilen ve ödenmeyen fatura bedellerinin tahsili amacıyla davalı abone aleyhine başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
1-) TBK."nın 146.maddesinde ( 818 sayılı BK md. 125 ; " Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, her alacak on yıllık zamanaşımına tabidir. " şeklinde düzenleme yapılmıştır.
Mahkemenin de kabulünde olduğu gibi, dava konusu alacak, taraflar arasında sözleşme ilişkisi bulunması nedeniyle ve yasada özel olarak başka bir süre öngörülmediğinden, genel zamanaşımı süresinin düzenlendiği TBK"nun 146. maddesi gereğince 10 yıllık zamanaşımı süresine tabidir.
Zamanaşımı süresi her alacak için o alacağın istenebileceği tarihte başlar. Bu nedenle somut olay özelinde, elektrik faturalarının her biri yönünden son ödeme tarihleri bu sürenin başlangıcıdır.
Zamanaşımı süresi işlemeye başladıktan sonra, borçlunun veya alacaklının bazı eylem ve işlemleri zamanaşımı süresinin işlemesini haklı olmaktan çıkarabilir ya da yeniden bu sürenin başlaması sonucunu doğurabilir. İşte bu hallerde zamanaşımının durması ve kesilmesinden söz edilebilir.
Zamanaşımını kesen sebepler BK"nun 133-136. maddelerinde ( TBK. m.154-157) düzenlenmiş olup, BK"nun 133/2.( TBK. 154/2) maddesi uyarınca borçlu aleyhine icra takibi başlatılması halinde, zamanaşımı süresi kesilir ve alacağın takibine ilişkin her işlemden sonra yeniden işlemeye başlar.
Somut olayda; davacı şirket tarafından, tahakkuk eden ve ödenmeyen fatura bedellerinin tahsili amacıyla davalı abone aleyhine, Borçka İcra Müdürlüğü"nün 2011/572 E. sayılı dosyası üzerinden 26/12/2011 tarihinde ilamsız icra yoluyla takip başlatıldığı, takibe konu edilen fatura bedellerinin son ödeme tarihlerinin 26/04/2000 - 03.11.2011 tarihleri arası olduğu, davalının cevap dilekçesi ile birlikte süresinde zamanaşımı definde bulunduğu anlaşılmıştır.
O halde; takip tarihinden itibaren geriye dönük 10 yıllık zamanaşımı süresi dikkate alınarak, icra takibine konu her bir fatura bedelinin son ödeme tarihi itibariyle zamanaşımına uğrayıp uğramadığı hususunun ayrı ayrı değerlendirilmesi gerekirken, mahkemece 25/01/2001 son ödeme tarihli tek bir fatura üzerinden zamanaşımı değerlendirilmesi yapılarak, eksik ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.
2-) Abonelik sözleşmesini imzalayan abone, sözleşme sona erinceye kadar tahakkuk edecek olan tüketim bedelinden, dağıtım yapan kuruma karşı sözleşme gereği sorumludur. Hemen belirtmek gerekir ki, burada kullanımın normal ya da kaçak kullanım olmasının da sonuca etkisi bulunmamaktadır. Buna göre, fiili kullanıcıya karşı rücu hakkı mevcut olan abonenin, sözleşmesi iptal edilmediği sürece, kullanım bedelinden dolayı fiili kullanıcı ile beraber müteselsil sorumluluğunun devam edeceği kuşkusuzdur.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu"nun ve Dairemizin istikrar kazanmış uygulamasına göre, abonelik iptal ettirilmedikçe o abonelik üzerinden tüketilen su, elektrik ve doğalgaz gibi abonelik bedellerinden fiili kullanıcı ile birlikte abone de müteselsilen sorumludur. Nitekim, aynı ilkeler HGK 27.04.2011 tarih ve 2011/19-104 E.-239 K.sayılı kararında da benimsenmiştir.
Öte yandan; 09/11/1995 tarih ve 22458 sayılı Resmî Gazetede yayınlanan Elektrik Tarifeleri Yönetmeliği 50.maddesine göre ; ""Abonenin kullanım yerine bırakılan veya posta ile gönderilen faturanın veya bildirimin, üzerinde yazılı son ödeme tarihine kadar ödenmesi esastır. Ancak, bu fatura bedeli son ödeme tarihine kadar ödenmediği takdirde, 20 (yirmi) gün (dahil) içinde aboneye, 7201 sayılı Tebligat Kanunu hükümlerine göre tebligat yapılır. Bu tebligattan sonra fatura bedeli 10 (on) gün içinde ödenmediği takdirde abonenin elektriği kesilir. Teşekkül veya şirket tarafından fiilen elektriği kesilmeyen aboneden açma-kapama bedeli talep edilmez.""
01/03/2003 tarihinde yürürlüğe giren Elektrik Piyasası Müşteri Hizmetleri Yönetmeliğinin 24/2. maddesinde ise; " Müşterinin perakende satış sözleşmesi veya ikili anlaşmalar kapsamında öngörülen ödemeleri zamanında yapmaması halinde, nihai tüketicilere enerji tedarik eden lisans sahibi şirketlerin bildirimi üzerine, en az 5 iş günü içerisinde dağıtım lisansı sahibi tüzel kişiler tarafından elektriği kesilir. Söz konusu durum iki gün içerisinde dağıtım şirketi tarafından ilgili tedarikçiye bildirilir." şeklinde düzenleme yapılmıştır.
09/11/1995 tarihli Elektrik Tarifeleri Yönetmeliği ve 01/03/2003 tarihli Elektrik Piyasası Müşteri Hizmetleri Yönetmeliğinin ilgili hükümleri gereğince zamanında ödenmeyen faturalardan dolayı elektriğin kesilmesinin amir hüküm olduğu anlaşılmaktadır.
Somut olayda; taraflar arasında 25/10/1991 tarihinde abonelik sözleşmesinin düzenlendiği, davalının 148840065 numaralı mesken abonesi olduğu, 01/01/2002 - 22/10/2011 tarihleri arası dönemlere ait normal tüketimden kaynaklı tahakkuk eden fatura bedellerinin ödenmediği, ödenmeyen borç nedeniyle abonelik sözleşmesinin davalı kurum tarafından 08/09/2014 tarihinde iptal edildiği anlaşılmıştır. Yukarıda açıklanan maddi ve hukuki olgular çerçevesinde , abonelik iptal edilinceye kadar tahakkuk eden tüketim bedelinden davalı abone sorumludur.
Davacının, elektrik tüketim bedeline esas faturaların uzun bir süre ödenmemesine rağmen yönetmelik gereği elektriği kesmesi gerekirken, emredici hükme aykırı davranarak elektriği kesmemesi davacı açısından müterafik kusur teşkil etmektedir. Ancak; bu kusur, tüketilen enerji bedelinin aslından davalının sorumluluğunu ortadan kaldırmaz. Olsa olsa davalının normal tüketim bedeli dışında, gecikme zammından en fazla yasal faize kadar indirim gerektirir.
Hal böyle olunca, mahkemece; dosyanın önceki bilirkişi dışında seçilecek elektrik tarifeleri ile tüketim hesabı konusunda uzman olan elektrik mühendisi bilirkişiye tevdi ile taraf ve Yargıtay denetimine elverişli rapor alınarak; dava konusu alacak döneminde yürürlükte bulunan yönetmelik ve abonelik sözleşmesinin ilgili maddeleri uyarınca, elektriğin kesilmesi gereken tarihin belirlenmesi , bu tarihe kadar olan borcun tamamının hesap edilmesi, bu tarihten sonraki dönem için ise, davacının elektriği kesmemesinin müterafik kusur teşkil edeceği ve bunun da ancak davalı için gecikme zammından indirim sağlayacağı (abonelik sözleşmesinde gecikme zammının alınacağına dair hüküm varsa), bu indirimin de en fazla yasal faize kadar olacağı gözetilerek, davacı kurumun davalı taraftan isteyebileceği gerçek alacak miktarının duraksamasız belirlenmesi ve hasıl olacak sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken , yetersiz bilirkişi raporu benimsenerek, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci ve ikinci bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı HMK"ya 6217 sayılı Kanunla eklenen geçici 3. madde hükmü gözetilerek, HUMK.nun 428. maddesi uyarınca hükmün davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 04.02.2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
TY / NT