Abaküs Yazılım
10. Hukuk Dairesi
Esas No: 2012/21623
Karar No: 2013/1217

Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2012/21623 Esas 2013/1217 Karar Sayılı İlamı

10. Hukuk Dairesi         2012/21623 E.  ,  2013/1217 K.

    "İçtihat Metni"

    Mahkemesi :Asliye Hukuk(İş) Mahkemesi

    Dava, davacının 02.12.1975 – 30.6.1980 tarihleri arasında, vekil öğretmen olarak geçirdiği sürenin tespiti istemine ilişkindir.
    Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
    Hükmün, davalı SGK Başkanlığı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
    1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 388/son (6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 297) maddesi gereğince de istek sonuçlarından her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenilen borç ve tanınan hakların, mümkünse sıra numarası altında birer birer, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir. Ancak, öncelikle davacının talebi açıkça ortaya konmalı, buna göre tarafların iddia ve savunmaları ile uyuşmazlık belirlenmeli, deliller de bu çerçevede değerlendirilmelidir. Somut olayda uyuşmazlığın kesin olarak belirlendiği söylenemez. Bu nedenle davacının talebi açıklattırılarak, aşağıda belirlenen çerçevelerde değerlendirilmelidir:
    1-Davacının talebinin, tespite konu dönemde geçtiği iddia edilen çalışmalardan emekli keseneği kesilmesine yönelik bulunduğunun, buna göre yasal dayanağının, 5434 sayılı Emekli Sandığı Kanunun 13.,14.,15. ve 31. maddeleri olduğunun anlaşılması halinde;
    İş Mahkemeleri, 5521 sayılı Kanun ile kurulmuş istisnai nitelikte özel mahkemeler olup, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 106’ncı maddesi ile mülga 1479 sayılı Kanunun 70’inci ve mülga 506 sayılı Kanunun 134’üncü maddesinde, bu Kanunların uygulamasından doğan uyuşmazlıkların yetkili iş mahkemelerinde görüleceği, 5510 sayılı Kanun’un 101’inci maddesinde de, aksine hüküm bulunmayan hallerde, 5510 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanmasıyla ilgili ortaya çıkan uyuşmazlıkların iş mahkemelerinde görüleceği düzenlenmiştir ki, uyuşmazlığın çözümünde ne 1479 veya 506 sayılı Kanun ne de
    5510 sayılı Kanun’un uygulama yeri bulunmamakta olduğundan, sınırlı yetki ile donatılmış iş mahkemesinin de görevli olmadığı ve bu tür davalar idari yargının görev alanı içerisinde yer aldığı belirgindir. Bu nedenle; Mahkemece, yargı yolu yanlışlığı nedeniyle dava dilekçesinin reddine karar verilmelidir.
    2- Davacının talebinin 5510 sayılı Kanun’un geçici 7’nci maddesi uyarınca uygulama alanı bulan, mülga 506 sayılı Kanun’un 79’uncu maddesi kapsamında hizmet tespiti istemine yönelik olması halinde;
    Bu tür sigortalı hizmetlerin saptanmasına ilişkin davalar kamu düzeni ile ilgili olduğundan, hak kayıplarının ve gerçeğe aykırı sigortalılık süresi edinilmesinin önüne geçilmesi ve temel insan haklarından olan sosyal güvenlik hakkının korunabilmesi için, tarafların gösterdiği kanıtlarla yetinilmeyip, gerek görüldüğünde re’sen araştırma yapılarak kanıt toplanabileceği de göz önünde bulundurulmalıdır. Bu nedenle Mahkemece, davacıya ait işe giriş bildirgesini de içerir şekilde Kurumda bulunan sicil dosyası ile işyerinde bulunan tüm belgelerin özellikle ücret ödemelerini gösterir bordro ve makbuzlarla birlikte celbi ile gerekirse resen saptanacak bordroda adı bulunanlar ile benzer iş yapan veya komşu işyeri sahip ve çalışanları tanık sıfatı ile dinlenerek; davacının çalışmasının sürekli mi kesintili mi olduğu, çalışma düzeninin ne şekilde olduğu, emek ve mesaisinin ne kadarının davalıya ait işyerine ayrıldığı yönünde ayrıntılı beyanları alınmalı, ayrıca tanıkların verdikleri bilgiye ne şekilde sahip oldukları, işveren ve davacı ile ilişkileri ile işyerinde yapılan işin kapsam ve niteliği tanık beyanlarının değerlendirilmesinde dikkate alınmalı, deliller hep birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmelidir.
    Yapılacak değerlendirmede, yönetmelikle belirlenen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalıştıkları, Kurumca saptanamayan sigortalıların, çalıştıklarını, hizmetlerinin geçtiği yılın sonundan başlayarak beş yıl içerisinde mahkemeye başvurarak alacakları ilâm ile kanıtlayabildikleri takdirde, bunların mahkeme kararında belirtilen aylık kazanç toplamları ile prim ödeme gün sayılarının dikkate alınacağının belirtildiği 506 sayılı Yasanın “Prim Belgeleri” başlığını taşıyan 79.maddesinin onuncu fıkrası gözetilmelidir. Anlaşılacağı üzere, çalışmanın tespiti istemiyle hak arama yönünden kanun ile getirilen süre, doğrudan doğruya hakkın özünü etkileyen hak düşürücü niteliktedir ve dolması ile hakkın özü bir daha canlanmamak üzere ortadan kalkmaktadır. Buna göre, işe giriş bildirgesi düzenlenmediği, düzenlenmesine karşın yasal hak düşürücü süre içerisinde Kuruma verilmediği, bu süre içerisinde Kuruma verilen dönem bordroları ile bildirimin yapılmadığı, sigorta primlerinin Kuruma yatırılmadığı, çalışmanın varlığı yönünde Kurum görevlilerince herhangi bir saptamanın da söz konusu olmadığı durumlarda, hizmetin varlığını ileri süren kişilerin hak düşürücü süre içerisinde yargı yoluna başvurması zorunludur.Bununla birlikte değinilen kuralın tek istisnası, kamu kurum ve kuruluşlarında gerçekleşen hizmete ilişkin olarak, Kuruma aktarılmasa dahi işveren tarafından ödenen ücret/maaş üzerinden sigorta primi kesintisi yapılması olgusudur. Bir başka anlatımla, sözü edilen niteliğe sahip işyerinde çalışanların kayıtlara geçirilmesi ve ücret ödemelerinin de belgelere dayandırılması asıl olduğundan, yukarıda açıklanan durumların hiç biri gerçekleşmemiş olsa da Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı’na aktarılmamasına karşın işverence ilgiliye ödenen ücret/maaş üzerinden sigorta primi kesintisi yapıldığı takdirde hak düşürücü süreye ilişkin hüküm uygulanamaz.
    Açıklanan bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, Mahkemece, eksik inceleme ve araştırma yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
    O halde, davalı SGK Başkanlığı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
    S O N U Ç: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 05.02.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.





    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi