3. Hukuk Dairesi 2018/7451 E. , 2019/735 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :SULH HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki alacak ve tahliye davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, tahliye davası yönünden konusuz kalan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına, alacak davasının kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı ve davalılardan ... vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; taraflar arasında akdedilen 01/08/2009 başlangıç tarihli ve 10 yıl süreli kira sözleşmesi ile davalı ..."un kiracı davalı ..."un kefil olduğunu, davalı borçlular hakkında 2011 yılı Ağustos ayı bakiye kirası ile 2011 yılı Eylül ayı kira paralarının ödenmediğini ileri sürerek sözleşmedeki muacceliyet koşulu uyarınca 2012 yılı Temmuz ayına kadar kira bedeli toplamı üzerinden yapılan 7080 TL ödeme düşüldükten sonra 77.598 TL"nin tahsilini ve davalı kiracının kiralanandan tahliyesini istemiştir.
Davalılar; 2011 yılı Ağutos ayı itibariyle yeni dönem kira bedelinin tespit edilmediğini, 2011 yılı Temmuz ayına kadar bankaya 3540 TL ve elden 2000 TL olarak ödeme yaptıklarını, 2011 yılı Ağustos ve Eylül ayından eksik kira borcu bulunmadığını, taşınmazı tahliye ettiğini savunarak davanın reddini dilemişlerdir.
Mahkemece, tahliye istemini konusuz kaldığından karar verilmesine yer olmadığına, kira alacağına ilişkin olarak davalı kiracı hakkındaki isteminin ise kısmen kabulüne, adi kefil hakkındaki davanın ise reddine karar verilmiş, hüküm davacı ve davalılardan kiracı ... vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin 2013/11513 Esas – 2014/3735 Karar sayılı ve 26/03/2014 tarihli kararı ile ; " .... Taraflar arasında düzenlenen kira sözleşmesinin 5.1 maddesinde ise herhangi bir ayın kira bedelinin sözleşmede kararlaştırılan sürede ödenmemesi halinde müteakip 1 yıllık kira bedellerinin muaccel olacağı koşuluna yer verildiği görülmekte ise de; dosya kapsamından kiracının TTK"nu kapsamında tacir olup olmadığı anlaşılamamaktadır. Bu durumda mahkemece
kiracının tacir olup olmadığı araştırılarak, tacir olması durumunda hakkında TBK"nun 346. maddesinin 1.7.2012 tarihinden itibaren 8 yıl süre ile uygulanamayacağı gözetilmeli, tacir olmadığının anlaşılması halinde ise; yeni yasal düzenleme karşısında bu koşulun davalı kiracı yönünden geçersiz hale geldiği kabul edilerek değerlendirmenin dava tarihi itibariyle ödenmemiş muaccel kira alacağına göre yapılması, muacceliyet koşulu gereğince istenen aylar kirası yönünden alacak isteğinin reddine karar verilmesi gerekir.
Taraflar arasındaki kira sözleşmesinin kira artırımını düzenleyen yukarıda açıklaması yapılan özel şartlar bölümünün 6. maddesi taraflarca veya mahkeme kararı ile ortadan kaldırılmadığı müddetçe taraflarını bağlar. O nedenle dava konusu edilen 01.08.2011-01.08.2012 kira dönemine ait aylık kira miktarının sözleşme hükümleri doğrultusunda hesaplanarak sonucuna göre dava tarihi itibariyle muaccel olan kira paralarının tahsiline karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz olmuştur.... " gerekçesi ile bozulmuş, mahkemece bozma kararına uyulmuş ve "Anahtar tesliminin 05/06/2012 tarihinde gerçekleştiği, Aylık kira bedelinin 5.540TL olduğu, İade edilmediği iddia edilen depozito ve bono bedeli yönünden usulünce bir mahsup talebi bulunmadığı, bunlar yönünden ancak ayrı bir dava ile nedensiz zenginleşmeye göre talepte bulunabileceği, tespit edilmiş, bu tespitlerimiz yargıtay bozma kapsamı dışında kalmakla, tarafların bunlara ilişkin temyiz nedenleri yüksek mahkemece kabul edilmemiştir. Yargıtay bozma ilamı iki noktaya ilişkin olup, ilki taraflar arasındaki sözleşmede kararlaştırılan muacceliyet koşuluna göre alacak belirlediğimize ilişkin olup, ikinci nokta ise faize ilişkindir. Ancak bozulan kararımızda sadece anahtar tesliminin fiilen gerçekleştiği 05.06.2012 tarihine kadar kira hesaplanmış, anahtar tesliminden sonraki dönemler için sözleşmedeki muacceliyet koşuluna göre bir hesaplama yapılmayıp bu yönde hüküm kurulmamıştır. Aynı şekilde mahkememizce bozma ilamında işaret edilen faiz yönünden de bir hüküm kurulmamıştır" gerekçesi ile alacak davasının ilk hükümde ki gibi kısmen kabulüne karar verilmiş, hüküm davacı ve davalılardan kiracı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-) Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere, özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacının ve davalının sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-) Davalının muaccel hale gelmediğini iddia ettiği kira bedellerine yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine gelince;
Kural olarak bozma kararına uyan mahkeme, artık bozma kararı gereğince işlem yapmak ve hüküm vermek zorundadır. Çünkü, mahkemenin bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usuli müktesep (kazanılmış) hak doğmuştur. Bu kazanılmış hak yeni bir hükümle ortadan kaldırılamaz. Bozulan bir hükmün, bozma sebepleri dışında kalan kısımları kesinleşir. Bozma kararına uyan mahkeme, bozma kararının kapsamı dışında kalmış olması nedeniyle; kesinleşen kısımlar hakkında yeniden inceleme yaparak farklı bir karar veremez. Zira, kesinleşmiş olan kısımlar, lehine olan taraf yararına bir usuli müktesep hak teşkil eder.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu"nun 2013/13-597 E, 2014/62 K sayılı ilamında da vurgulandığı üzere; “Bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen biçimde inceleme ve araştırma yapmak ve yine o kararda belirtilen hukuksal esaslar gereğince karar vermek yükümlülüğü oluşur. Bu itibarla mahkemenin sonraki hükmünün bozmada gösterilen ilkelere aykırı bulunması, usule uygun olmadığından bir bozma nedenidir. Bozma kararı ile dava, usul ve yasaya uygun bir hale sokulmuş demektir. Bozmaya uyulduktan sonra buna aykırı karar verilmesi usul ve yasaya uygunluktan uzaklaşılması anlamına gelir ki, böyle bir sonuç kamu düzenine açıkça aykırılık oluşturur. Buna göre, Yargıtay’ın bozma kararına uymuş olan mahkeme, bu uyma kararı ile bağlıdır. Bozma kararında gösterilen biçimde inceleme yapmak, yada gösterilen biçimde yeni bir hüküm vermek zorundadır. Aynı ilke, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 05.02.2003 gün ve 2003/ 8-83 E., 2003/72 K.; 17.02.2010 gün ve 2010/9-71 E., 2010/87 K. sayılı ilamlarında da benimsenmiştir.
Somut olayda, Davada dayanılan ve karara esas alınan 01.08.2009 başlangıç tarihli ve 10 yıl süreli kira sözleşmesi konusunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmamaktadır. Sözleşmede aylık kira bedeli net 5.500 TL olup, her ayın ilk 5. gününe kadar peşin ödeneceği, sözleşmenin 5.1 maddesinde ise herhangi bir ayın kira bedelinin sözleşmede kararlaştırılan sürede ödenmemesi halinde müteakip 1 yıllık kira bedellerinin muaccel olacağı, ayrıca sözleşmenin 6. maddesinde kira sözleşmesi devam ettiği süre zarfında kira sözleşmesinin başlangıç tarihinden sonra gelecek her yıl TUİK tarafından açıklanmış bulunan bir yıllık TEFE+10 artış oranında artış yapılacağı, 2 yıllık dönem sonunda yapılacak kira bedeli artış miktarının hesaplanmasında o tarihteki çevre rayiç bedellerinin de gözönünde bulundurulacağı kararlaştırılmıştır. Özgür irade ile kararlaştırılan bu şartlar geçerli olup, tarafları bağlar. Davacı, 26.10.2011 tarihinde açtığı bu dava ile; 2011 yılı Ağustos ayı kira bedelinin bakiye kısmı 3894TL ve 2011 yılı Eylül kira bedeli olan 7.434 TL nin sözleşme de belirtilen sürede ödenmemesi nedeniyle muaccel olan 2011 yılı Ekim ile 2012 Temmuz ayları arası kira bedelleri, aylık 7.434 TL den, toplam 84.678TL"den yapılan kısmı ödemelerin mahsubu ile bakiye 77.598TL"nin tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Her dava, açıldığı tarihteki şartlara göre değerlendirilmelidir. Önceki bozma ilamında da belirtildiği gibi; dosya kapsamından kiracının TTK.nu kapsamında tacir olup olmadığı anlaşılamamaktadır. Bu durumda mahkemece kiracının tacir olup olmadığı araştırılarak, tacir olması durumunda hakkında TBK.nun 346. maddesinin 1.7.2012 tarihinden itibaren 8 yıl süre ile uygulanamayacağı gözetilmeli, tacir olmadığının anlaşılması halinde ise; yeni yasal düzenleme karşısında bu koşulun davalı kiracı yönünden geçersiz hale geldiği kabul edilerek değerlendirmenin dava tarihi itibariyle ödenmemiş muaccel kira alacağına göre yapılması, muacceliyet koşulu gereğince istenen aylar kirası yönünden alacak isteğinin reddine karar verilmesi gerekir. Başka bir değişle; davalı kiracının tacir olmaması durumunda muacceliyet şartı geçersiz olacağından davacı ancak dava tarihi olan 26.10.2011 tarihine kadar olan kira bedellerini talep edebilir. Dava tarihinde muaccel hale gelmeyen kira bedelleri yönünden davanın kabulüne karar verilmesi doğru değildir.
3-) Davacının aylık kira bedeline yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine gelince;
Taraflar arasındaki kira sözleşmesinin kira artırımını düzenleyen yukarıda açıklaması yapılan özel şartlar bölümünün 6. maddesi taraflarca veya mahkeme kararı ile ortadan kaldırılmadığı müddetçe taraflarını bağlar. O nedenle dava konusu edilen kira dönemine ait aylık kira miktarının sözleşme hükümleri doğrultusunda hesaplanarak sonucuna göre dava tarihi itibariyle muaccel olan kira paralarının tahsiline karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz olmuştur.
Yukarıda açıklanan ilke ve esaslar çerçevesinde; mahkemece bozma ilamına uyulmuş olmakla davacı yararına usuli müktesep hak oluştuğu nazara alınmak sureti ile, bozma ilam gereği yerine getirilecek şekilde hüküm tesisi gerekirken, faize ilişkin bir bozma da olmadığı da göz ardı edilerek, yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bu husus bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte belirtilen nedenlerle davacının ve davalının sair temyiz itirazlarının reddine, ikinci ve üçüncü bentte açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı ...ya 6217 Sayılı Kanunla eklenen geçici 3. madde hükmü gözetilerek HUMK.nın 428. maddesi uyarınca hükmün BOZULMASINA, istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edenlere iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 05.02.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.