Esas No: 2022/8402
Karar No: 2022/9440
Karar Tarihi: 15.09.2022
Yargıtay 9. Hukuk Dairesi 2022/8402 Esas 2022/9440 Karar Sayılı İlamı
9. Hukuk Dairesi 2022/8402 E. , 2022/9440 K."İçtihat Metni"
BÖLGE ADLİYE
MAHKEMESİ : ... . Hukuk Dairesi
Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen alacak davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde ; davacının davalıya ait işyerinde 01.05.1995-23.03.2016 tarihleri arasında inşaat malzemeleri satış elemanı olarak haftalık 400,00 TL ücret ile çalıştığını, ... sözleşmesinin davalı tarafın iflas etmesi sonucu sona erdiğini iddia ederek davacıya ödenmeyen kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, yıllık izin ücreti, ulusal bayram ve genel tatil ücreti ile fazla çalışma ücret alacağının davalı taraftan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı taraf cevap dilekçesi sunmamış, yargılamaya katılmamıştır.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 10.07.2017 tarihli ve 2016/1338 Esas, 2017/825 Karar sayılı kararı ile;
"...Yapılan yargılama toplanan deliller, tanık beyanları ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde davalı işverence ... sözleşmesinin haklı nedene dayalı olarak feshedildiği ispatlanamadığından davacının kıdem ve ihbar tazminatına hak kazandığı anlaşılmış. Davacının 20 yıl 10 ay 17 gün kıdemine karşılık Brüt 51.204,01 TL kıdem tazminatı ve kıdem süresine göre 8 haftalık giydirilmiş ücreti üzerinden Brüt 4.577,65 TL ihbar tazminatı hüküm altına alınmıştır.
Davacının yıllık izninin kullandırıldığı veya ücretinin ödendiğini ispat yükü davalı işverene aittir. Davacının çalıştığı dönemde hak ettiği 390 günlük iznin kullandırıldığı, ya da ücretinin ödendiği davalı işverence ispatlanamadığı anlaşılmakla Brüt 29.094,90 TL alacak talebi de hüküm altına alınmıştır.
Fazla mesai yaptığı, ulusal bayram ve genel tatil günleri çalıştığını ispat yükü işçiye, çalışma yapılmış ise ücretinin ödendiğini ispat yükü davalı işverene aittir. Dinlenen tanık beyanları doğrultusunda; davacının haftanın 6 günü 08:00-20:00 saatleri arası çalıştığı, 1,5 saat arda dinlenme düşüldüğünde haftalık 18 saat 45 saati aşan çalışmasının olduğu anlaşılmakla Brüt 57.340,17 TL fazla çalışma ücret alacağı olduğu anlaşılmıştır. Davacının çalıştığı dönemde dini bayramlarda 1 gün izin kullandığı diğer günlerde çalıştığı tanıklarca beyan edilmekle davacının Brüt 4.031,72 TL ulusal bayram genel tatil ücret alacağı olduğu anlaşılmıştır. Davacının fazla mesai yaptığı, ulusal bayram ve genel tatillerde çalıştığı anlaşılmış, ancak karşılığının ödendiğinin davalı işverence ispatlanamadığı anlaşılmakla bu alacaklar da hüküm altına alınmıştır. Bilirkişi raporunda hesaplanan alacak miktarından davacının hastalık, izin, mazeret gibi çalışmadığı günler olabileceğinden takdiren 1/2 oranında hakkaniyet indirimi yapılmış, hakkaniyet indirimi yapılan miktar nedeniyle reddedilen kısımlar bakımından davalı yararına vekalet ücretine hükmedilmemiştir.." gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. Gerekçe ve Sonuç
... Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesinin 19.04.2022 tarihli ve 2022/599 Esas, 2022/1337 Karar sayılı kararı ile;
"..Davalının adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri( mernis adresi)ne tebligatların çıkarıldığı, adreste bulunmaması nedeniyle, Tebligat Kanunu’nun 21/2 maddesi gereğince mahalle muhtarına tebliğlerin sağlandığı tespit edilmiştir. Davalının genel dava vekaletnamesinde yazılı adresin mernis adresi olduğu, yargılamanın tüm aşamalarındaki tebligatların usule uygun şekilde tebliğ edildiği, usulsüzlük olmadığı, savunma hakkının kısıtlanmadığı, davalının yasal iki haftalık istinaf başvuru süresini geçirdikten sonra, istinaf başvurusunda bulunduğu anlaşılmakla, davalının istinaf başvurusunun süreden reddine karar verilmiştir ..." gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun süreden reddine karar verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2.Dairemizin 13.01.2022 tarihli, 2021/12609 Esas- 2022/410 Karar sayılı ilamında;
“...Dosya içeriğine göre, davalıya çıkarılan ilk derece karar tebliğinde söz konusu adresin davacının adres kayıt sistemindeki adresi olduğuna ilişkin kaydın bulunmadığı, anlaşılmaktadır. Tebliği çıkaran merci tarafından Yönetmeliğin 79. maddesinin ikinci fıkrasına göre renkli bastırılacak tebligat zarfında adresin muhatabın adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresi olduğu belirtilerek bu adrese Tebligat Kanunu’nun 21/2. maddesi uyarınca tebligat yapılacağına dair meşruhata yer verilir. Tebligat zarfında böyle bir meşruhata yer verilmeden tebligat memurunca Tebligat Kanunu’nun 21/2. maddesi uyarınca muhataba tebliğ yapılması mümkün değildir. Bölge Adliye Mahkemesince davalının adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri( mernis adresi)ne tebligatların çıkarıldığı, adreste bulunmaması nedeniyle, Tebligat Kanunu’nun 21/2 maddesi gereğince mahalle muhtarına tebliğlerin sağlandığı belirtilerek, istinaf başvurusunun süresinde olmadığı belirlenmiş ise de az yukarıda belirtildiği üzere tebliğ mazbatasında davalının adresinin adres kayıt sistemindeki adres olduğuna dair kayıt bulunmadığından tebliğin Tebligat Kanunu’nun 21/2. maddesi uyarınca yapılması mümkün değildir. Bu noktada çıkarılan tebligatın Tebligat Kanunu’nun 21/1. madde kapsamında değerlendirilerek usulüne uygun bir tebliğ bulunup bulunmadığı irdelenmelidir. Gerekçeli kararın gönderildiği tebligat parçası incelendiğinde, tebliğ memurunca “Tevziat saatlerinde adres sürekli kapalı olup, muhatap komşuları tarafından ismen tanınmıyor, muhatabın muhtar kaydına istinaden evrak mahalle muhtarına teslim edilip kapısına 2 nolu haber kağıdı yapıştırılarak tebliğ edildi” şerhi düşmüştür. Yönetmeliğin 30. maddesi, tebliğ memuruna ilgilinin neden adreste bulunmadığını soruşturma görevini yüklemiştir. Buna göre tebliğ memuru, soruşturmakla kalmayıp, belgelendirmeye yönelik olarak yaptığı tahkikatın sonucunu Tebligat Kanunu'nun 23/7.( 21 inci maddedeki durumun tahaddüsü halinde bu hususlara mütaallik muamelenin yapıldığını, adreste bulunmama ve imtina için gösterilen sebebi ) ve Tebligat Yönetmeliği'nin 35/f ( 30. ve 31. maddelerdeki durumların gerçekleşmesi halinde bu hususlarla ilgili hangi işlemlerin yapıldığının, adreste bulunmama ve kaçınma için gösterilen sebebi) maddeleri gereğince tebliğ evrakına yazacak ve maddede açıkça belirtildiği üzere ilgilisine imzalatacaktır. Somut olayda; davalıya İlk Derece Mahkemesi gerekçeli karar tebliğinin Tebligat Kanunu'nun 21/1. maddesine göre yapıldığı, ancak anılan tebligatın yukarıda belirtilen ilkeler uyarınca usulsüz olduğu anlaşılmıştır. Bu nedenlerle Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun süresinde olmadığından bahisle başvurunun süreden reddine karar verilmesi hatalıdır" gerekçesiyle hükmün bozulmasına ve Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
B.Bölge Adliye Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile;
"...Dairemizce duruşmalı olarak yapılan incelemede bozma kararına uyulmasına karar verilmiştir. Gerekçeli kararın tebliğinin usule uygun yapılmaması nedeniyle, istinaf talebinin süresinde olduğu kabulü ile dosyanın esasına geçilerek yapılan inceleme sonucunda; davalı tarafın dava dilekçesi ve eklerinin usule uygun tebliğine rağmen davaya cevap vermeyerek iddiaları inkar ettiği, ancak delillerini sunmadığı, davacının SGK kayıtları uyarınca ispatlanan çalışmasında, tanık beyanları ile ücret iddiasının ispatlandığı, işyeri kayıtları, işyerine giriş çıkışı gösteren belgeler, işyeri iç yazışmaları dosyada yer almadığından, tanık beyanları ile fazla mesai- ... çalışmalarının olduğunun belirlendiği, davalı işveren yıllık izinlerin kullandırıldığını imzalı izin defteri veya eşdeğer bir belge ile kanıtlama külfeti altında olup işverence yıllık izinlerin kullandırıldığına dair yazılı kanıt sunulamadığı..." gerekçesiyle davalı istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı vekili; İlk Derece Mahkemesinin yeterli araştırma yapmadığını, davacının beyanlarına itibar edilerek işyeri devrinin kabulü ile davacının Saltan Demir Ticaret Limited Şirketindeki çalışma süresine isabet eden işçilik alacaklarından müvekkilinin sorumlu tutulmasının hukuka aykırı olduğunu, ücrete itiraz ettiklerini, bu ücret üzerinden davacı lehine hesaplanan kıdem ve ihbar tazminatını kabul etmediklerini, davacının yıllık izin ücret alacağı, fazla çalışma, ulusal bayram ve genel tatil alacağının bulunmadığını, yargılama sırasında dinlenen tanıkların bordro tanığı olup olmadığı araştırılmaksızın beyanlarına itibar edildiğini belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının bozulması ve davanın reddine karar verilmesi istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dosya içeriğine göre taraflar arasındaki uyuşmazlık; davacının çalışma süresi ile ücretinin tespiti, kıdem ve ihbar tazminatı ile fazla çalışma, ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacağına hak kazanıp kazanmadığı, davalı ile dava dışı Saltan Demir Ticaret Limited Şirketi arasındaki ilişkinin hukuki niteliğinin ve sonucuna göre davalının sorumluluğunun kapsamının belirlenmesi noktalarında toplanmaktadır.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 371 inci maddesi.
2. 4857 sayılı ... Kanunu'nun (4857 sayılı Kanun) 6 ncı maddesi şu şekildedir:
"İşyeri veya işyerinin bir bölümü hukukî bir işleme dayalı olarak başka birine devredildiğinde, devir tarihinde işyerinde veya bir bölümünde mevcut olan ... sözleşmeleri bütün hak ve borçları ile birlikte devralana geçer.
Devralan işveren, işçinin hizmet süresinin esas alındığı haklarda, işçinin devreden işveren yanında işe başladığı tarihe göre işlem yapmakla yükümlüdür.
Yukarıdaki hükümlere göre devir halinde, devirden önce doğmuş olan ve devir tarihinde ödenmesi gereken borçlardan devreden ve devralan işveren birlikte sorumludurlar. Ancak bu yükümlülüklerden devreden işverenin sorumluluğu devir tarihinden itibaren iki yıl ile sınırlıdır."
3.Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 22.09.2021 tarihli ve 2017/(22)9-3109 Esas, 2021/1075 Karar sayılı kararında birlikte istihdam, organik bağ, tüzel kişilik perdesinin aralanması kavramları şu şekilde açıklanmıştır:
"...
Birlikte istihdam olgusunun varlığı her ne kadar daha çok şirket grupları içinde ortaya çıkmakta ise de bu ilişkinin kurulması için birlikte işverenlerin aynı şirket grubu içerisinde yer alması zorunlu değildir. Önemli olan aynı grup içinde yer alma değil, birlikte işverenlerin işçi ile olan ilişkilerini ayrı ayrı değerlendirebilme olanağını ortadan kaldıracak şekilde işçi ile hukukî bir bağlantı içinde olmalarıdır. Ayrıca işçinin birlikte işverenlerle ayrı ayrı ... sözleşmesi yapmasına da gerek olmayıp, aynı ... sözleşmesi kapsamında birden fazla işverene aynı zaman ve nitelikte ... için ... görme borcunu yüklenmesi mümkündür (Süzek, s.150).
Birlikte istihdamın varlığı hâlinde işverenlerin her biri, işveren hak ve yetkilerine sahip olmakla birlikte işverenin borç ve sorumluluklarına da ayrı ayrı sahiptirler. Bir diğer anlatımla işçiye karşı işverenler müteselsil sorumlu olup, işçi de ücret ve diğer haklarının tümünü her bir işverenden talep etme hakkına sahiptir.
Uygulamada işverenler ... hukukundan doğan yükümlülüklerden kaçınmak için bazı durumlarda bir holding veya şirketler topluluğunda ya da bunların dışında kalan şirketlerde işçiler görünüşte bir şirketin işçisi olarak gösterilmektedir. Bu duruma engel olmak için tüzel kişilik perdesinin kaldırılması teorisi geliştirilmiştir (Süzek, s.152).
...
Tüzel kişilik perdesinin çapraz aralanmasına benzeyen bir başka kavram organik bağ kavramıdır. Tüzel kişilik perdesinin aralanmasında olduğu gibi organik bağ kavramında da bir tüzel kişinin borçlarından bir başka tüzel kişinin sorumluluğuna gidilmektedir. Bu hâliyle organik bağ kavramının da kaynağını TMK’nin 2. maddesinde yer alan dürüstlük kuralı ve hakkın kötüye kullanılması yasağı oluşturmaktadır (Öztek/Memiş, s. 210). Ancak organik bağ kavramı, tüzel kişilik perdesinin aralanmasına göre daha geniş bir anlama sahip olsa da organik bağın varlığı, tek başına tüzel kişilik perdesinin aralanmasını gerektirmemektedir. Başka bir deyişle şirketler arasında organik bağ tespit edilse dâhi tüzel kişilik perdesinin aralanması ve alacağın perdenin arkasındakinden de istenebilmesi için sırf alacaklıdan mal kaçırmak ve onu zarara uğratmak amacıyla kötü niyetli işlemler yapıldığının da somut verilerle ispatlanması gerekmektedir.
Şirketler arasında ortakların akraba olması tek başına organik bağ veya tüzel kişilik perdesinin kaldırılması için yeterli değildir veya şirketlerin aynı faaliyeti yürütüyor olması organik bağ için yeterli değildir (Baycık, G.: İşverenin Tespitinde Birlikte İstihdam ve Tüzel Kişilik Perdesinin Kaldırılması Kurumları, ... Uyuşmazlıklarında Yargıtay ve Bölge Adliye Mahkemeleri Kararları Değerlendirme Toplantısı (Seminer Bolu/Abant – ... Nisan 2019), ... İnşaat Sanayicileri İşveren Sendikası, ... 2019, s. 20).
Şirketler arasında organik bağ olup olmadığı; şirketlerin adreslerinin aynı olması, ortaklık yapılarının ve yönetim kurullarının benzer olması veya temsilcilerinin aynı olması, faaliyet alanları, hisse devirleri, muvazaalı işlemler gibi hususlar ve somut olayın özellikleri de gözetilerek tespit edilebilir. Ancak tüzel kişilik perdesinin çapraz aralanmasında her iki şirketin faaliyet alanı, ortaklık yapısı, ortakları gibi konularda öyle büyük ve derin bir kesişme vardır ki; bu şirketlerle ... yapan kişiler nezdinde iktisadi bir bütünlük içerisinde tek bir şirketle ... yapılıyor algısı oluşmaktadır. Ayrıca üçüncü kişiler nezdinde uyandırılan bu algı neticesinde, ticaret yaparken güçlü bir yapıya sahip görüntüsü oluşturularak, şirketlerden birinin borca batırılması ya da içinin boşaltılıp ... alanının diğerine kaydırılması işlemleri tipik bir hakkın kötüye kullanılması olarak değerlendirilmelidir.
..."
3. Değerlendirme
1. Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre davalı vekilinin aşağıdaki paragrafların kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2. Hizmet süresi noktasında taraflar arasında uyuşmazlık bulunmaktadır.
Davacı işçi; 01.05.1995 tarihinde davalının babası Hüseyin Saltan'a ait Saltan Demir Ticaret Limited Şirketinde çalışmaya başladığını, 18.....2009 tarihinde işyeri devri yapıldığını ve işvereninin ... olduğunu iddia etmiş; davalı işveren ise cevap vermemiştir.
3. Sosyal Güvenlik Kurumu kayıtlarına göre davacının 01.05.1995-18.....2009 tarihleri arasında dava dışı Saltan Demir Ticaret Limited Şirketinde, 19.....2009-18.03.2016 tarihleri arasında ise davalı işverene ait işyerinde kaydı bulunmaktadır.
4.Hükme esas alınan bilirkişi raporunda davacı tarafın iddiasına uygun şekilde, davacının davalıya devredilen ve davalı ile aralarında organik bağ olduğu iddia edilen Saltan Demir Ticaret Limited Şirketinde 01.05.1995 tarihinde işe başladığı, 19.....2009 tarihinden itibaren de işyeri devri sebebiyle davalıya ait işyerinde çalışmaya devam ettiği sonucuna varılmıştır. Mahkemece bu kabule göre hesaplanan, 01.05.1995-18.....2009 tarihleri arasındaki çalışma süresine isabet eden alacakların davalıdan tahsiline karar verilmiştir. Ancak yargılama sırasında dinlenen davacı tanıklarının davacının işe giriş tarihine ilişkin herhangi bir beyanları bulunmamaktadır.
5. Mahkemece davacının çalışmasının bildirildiği dava dışı Şirketler ile davalı arasında organik bağ, birlikte istihdam, işyeri devri veya ... sözleşmesinin devri gibi bir hukuki ilişkinin olup olmadığı aydınlatılmamıştır. Şu halde, Mahkemece, davalı ile dava dışı Şirketin ticaret sicil kayıtları getirtilerek, Şirketlerin ortakları ve faaliyet alanları belirlenmeli, vergi dairesi ve Sosyal Güvenlik Kurumu kayıtları (işe giriş ve işten ayrılış bildirgeleri, işyeri tescil bilgileri vb) dosya kapsamına alınarak, işverenler arasında belirtilen yönde bir ilişkinin bulunup bulunmadığı duraksamaya yer vermeyecek şekilde tespit edilmeli ve ayrıca tanıkların da davacının işe giriş tarihi ve davalı ile dava dışı Şirket arasındaki ilişkinin hukuki niteliği (işyeri devri, organik bağ, birlikte istihdam vb) hususunda yeniden beyanları alınmalıdır. Bu araştırmaların sonucunda bütün deliller birlikte değerlendirildikten sonra oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi hatalıdır.
VII. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,
Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgiliye iadesine,
Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine,
15.09.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.