3. Hukuk Dairesi 2017/4362 E. , 2019/830 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :SULH HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki alacak ve tazminat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde taraflarca temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı vekili; taraflar arasında akdedilen 26/07/2010 tarihli Taşıt Kiralama Sözleşmesi çerçevesinde yarı römork vasıflı ve reklam logolu taşıtın davalıya sözleşme şartları çerçevesinde kiralandığını, davalı tarafça hiç bir yasal ihbarda bulunulmaksızın aracın 03/12/2012 tarihinde müvekkili şirkete teslim edildiğini, erken teslim nedeniyle davalının 04/12/2012 ile 31/08/2013 tarihleri arasında araç kira bedeli, taşıttaki eksiklik bedeli 7.080,00 TL, tespit dosyasıyla belirlenen 14.375,92 TL hasar bedeli, davalının kullanımındayken gerçekleşen trafik cezalarının ödenmesi nedeniyle 4.852,00 TL ve davalının dava konusu aracı üçüncü şahsa kiraya vermek suretiyle haksız kazanç elde etmesinden kaynaklanan zararının bulunduğunu, belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile toplam 66.907,92 TL’nin 22/01/2013 tarihinden itibaren işleyecek en yüksek banka reoskont faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili; kira sözleşmesinin tarafların karşılıklı mutabakatı ile sonlandırıldığını, bu mutabakat çerçevesinde aracın davacı mal sahibine 03/12/2012 tarihinde teslim edildiğini, anahtar teslim tarihine kadar doğmuş kira bedellerinin hesaplanarak davacı mal sahibine ödendiğini, teslim tutanağında sadece araçta tespit edilen eksikliklerden bahsedildiğini, trafik cezalarının kiralanan aracın dorsesinin davacı şirket tarafından çıkartılmayan K belgesinin olmamasından kaynaklandığını, aracın üçüncü kişiye kiralanması ve haksız kazanç elde edilmesi ve bunun da sözleşmeye aykırı olduğu iddiası ile 5.000,00 TL tazminat talebinin ise yersiz olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; davacının eksikli bedeli ve hasar bedeli yönünden davanın kısmen kabulü ile 23.335,58 TL: asıl alacak ve 879,08 TL: işlemiş faiz olarak üzere toplam 24.214,66 TL’nin davalıdan tahsiline, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiş, hüküm süresi içerisinde taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
1- Bir mahkeme hükmünde, tarafların iddia ve savunmalarının özetinin, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususların, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delillerin, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesinin, sabit görülen vakıalarla, bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerin birer birer, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde hükümde gösterilmesi gereklidir. Bu kısım, hükmün gerekçe bölümüdür. Gerekçe, hakimin (mahkemenin) tespit etmiş olduğu maddi vakıalar ile hüküm fıkrası arasında bir köprü görevi yapar. Gerekçe bölümünde hükmün dayandığı hukuki esaslar açıklanır. Hakim, tarafların kendisine sundukları maddi vakıaların hukuki niteliğini (hukuk sebepleri) kendiliğinden (re’sen) araştırıp bularak hükmünü dayandırdığı hukuk kurallarını ve bunun nedenlerini gerekçede açıklar.
Hakim, gerekçe sayesinde verdiği hükmün doğru olup olmadığını, yani kendini denetler. Üst mahkemede, bir hükmün hukuka uygun olup olmadığını, ancak gerekçe sayesinde denetleyebilir. Taraflar da ancak gerekçe sayesinde haklı olup olmadıklarını daha iyi anlayabilirler. Bir hüküm, ne kadar haklı olursa olsun, gerekçesiz ise tarafları doyurmaz (Kuru, Baki/ Arslan, Ramazan/ Yılmaz, Ejder; Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı 6100 sayılı HMK’na Göre Yeniden Yazılmış, 22 Baskı, Ankara 2011, s.472). Anayasa’nın 141. maddesi gereğince bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olması gereklidir. Gerekçenin önemi Anayasal olarak hükme bağlanmakla gösterilmiş olup gerekçe ve hüküm birbirine sıkı sıkıya bağlıdır.
Yasanın aradığı anlamda oluşturulacak kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar; kararın gerekçesinin de, sonucu ile tam bir uyum içinde, o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak; kısaca, maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerekir. Zira, tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtay’ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için, ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş; hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması zorunludur.
Nitekim, 07.06.1976 gün ve 3/4-3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçesinde yeralan “Gerekçenin ilgili bilgi ve belgelerin isabetle takdir edildiğini gösterir biçimde geçerli ve yasal olması aranmalıdır. Gerekçenin bu niteliği yasa koyucunun amacına uygun olduğu gibi, kararı aydınlatmak, keyfiliği önlemek ve tarafları tatmin etmek niteliği de tartışma götürmez bir gerçektir.” şeklindeki açıklama ile de aynı ilkeye, vurgu yapılmıştır.
Bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılması gerektiğini öngören Anayasanın 141/3.maddesi ve ona koşut bir düzenleme içeren 6100 sayılı HMK.nun 297. (Mülga HUMK.nun 388.) maddesi, işte bu amacı gerçekleştirmeye yöneliktir. Yine HMK.nun 27.maddesinin (HUMK.nun 73.m) 2. bendi “c” bölümünde de hukuki dinlenilme hakkının “Mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini” de içerdiği açıklanarak bu husus vurgulanmıştır.
Öte yandan, mahkeme kararlarının taraflar, bazen de ilgili olabilecekleri başka hukuki ihtilaflar yönünden etkili ve bağlayıcı kabul edilebilmeleri, başka bir dava yönünden kesin hüküm, kesin veya güçlü delil oluşturup oluşturamayacağı gibi hukuksal değerlendirmeler de bu kararların yukarıda açıklanan nitelikte bir gerekçeyi içermesiyle mümkündür.
Yerel mahkeme kararının gerekçesinde, davacının talep ettiği kira bedeli ve trafik cezalarından kaynaklanan taleplerinin reddi yönünde hükmedilen sonuca nasıl varıldığı konusunda herhangi bir açıklama yapılmamış, ispat yükünün hangi taraf düştüğü ve iddiasını ispatlayıp ispatlayamadığı tartışılmamıştır.
Bu bakımdan; yasanın aradığı anlamda gerekçeli bir hüküm mevcut olmaması ve ortada denetlenebilecek gerekçeli bir karar bulunmaması nedeniyle, mahkemece verilen karar usul ve yasaya uygun görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
2- Bozma nedenine göre, tarafların sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle hükmün HUMK 428 maddesi gereğince davalı yararına BOZULMASINA, ikinci bentte yazılı nedenle tarafların sair temyiz itirazların incelenmesine şimdilik yer olmadığına, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nun 440.maddesi gereğince karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 07/02/2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.