20. Hukuk Dairesi 2018/1856 E. , 2018/4031 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVALILAR : ... ve Ark.
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalılar tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı Hazine 02.03.2011 havale tarihli dava dilekçesi ile; ... köyünün ... mevkiinde bulunan ilçe özel idaresinin 1937 vergi kayıtlarında 310 tahrir numarasıyla Hazine adına kayıtlı tarla vasfındaki 2 hektar 10"ar (21.000 m2 ) taşınmaz kapsamındaki yerin kadastro uygulamaları sonucu 148 ada 13, 17 ve 20 parsel numaraları ile davalı ..., 14 parsel numarası ile davalı ..., 15 ve 18 parsel numaralı ile davalı ..., 16 ve 19 parsel numaraları ile davalı ... adına tespit gördüklerini, hatalı olarak davalılar adına yapılan ... köyü sınırları içinde kain 148 ada 13, 14, 15, 16, 17, 18, 19 ve 20 parsel sayılı taşınmazların tapu kayıtlarının iptal edilerek Hazine adına tapuya tescilini talep etmiştir.
Mahkemece davanın kabulüne, .... se köyü 148 ada 13, 14, 15, 16, 17, 18, 19 ve 20 parsel sayılı taşınmazların tapu kayıtlarının iptali ile aynı ada son parsel numarası verilmek suretiyle davacı Hazine adına tapuya tesciline, karar verilmiş ve hüküm davalılar tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava tapu iptali ve tescil talebine ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazların bulunduğu yerde orman kadastrosu 3402 sayılı Kanunun 5304 sayılı Kanun ile değişik 4. maddesi hükmüne göre yapılmıştır.
Mahkemece, keşif mahallinde mahalli bilirkişiye sorulduğunda davalılarca sunulan tapu kaydı sınırlarının dava konusu taşınmazların sınırlarına uyduğunu ifade ettiği, diğer yandan her ne kadar davalılar ortak murislerince bu yerlerin miras yoluyla intikal edilerek kendilerine kaldığını ileri sürüp, buna ilişkin olarak tapu senedini sunmuş olsalar da dava konusu yerlerin evvelinin Hazine arazisi olarak tarla vasfıyla 1937 tarihli vergi kaydı ve 310 tahrir numarasıyla işlem gördüğü, bu şekilde Hazineye kalan bir yerin olağanüstü zamanaşımı ve zilyetlik yoluyla edinilmesinin mümkün olmayacağı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş ise de, Hazinenin dayanağı vergi kaydının dava konusu yere uyup uymadığı tam olarak belirlenmediği gibi davalıların yargılama sırasında dayandığı tapu kaydının da uygulamasının yeterli olmadığı ayrıca tapu kaydı uymadığı kabul edilse bile zilyetlik ile kazanım koşulları oluşup oluşmadığının mahkemece değerlendirilmemesi doğru değildir.
O halde; mahkemece, dayanak tapu ve vergi kaydının ilk oluşumundan itibaren tüm gittileri ve krokileri, dayanak tapu ve vergi kaydının revizyon gördüğü tüm parsel tutanakları, komşu parsel ve dayanakları bulunduğu yerlerden dosyaya celp edildikten sonra, mahkemece, önceki bilirkişiler dışında halen Çevre ve Orman Bakanlığı (Orman ve Su İşleri Bakanlığı) ve bağlı birimlerinde görev yapmayan bu konuda uzman orman yüksek mühendisleri arasından seçilecek bir mühendis, bir ziraat mühendisi ve bir fen elemanı marifetiyle yeniden yapılacak inceleme ve keşifte çekişmeli taşınmaz ile birlikte çevre araziye de uygulanmak suretiyle, taşınmazın öncesinin bu belgelerde ne şekilde nitelendirildiği belirlenmeli; 3116, 4785 ve 5658 sayılı kanunlar karşısındaki durumu saptanmalı; tapu ve zilyedlikle ormandan toprak kazanma olanağı sağlayan 3402 sayılı Kanunun 45. maddesinin ilgili fıkraları, Anayasa Mahkemesinin
-2- 2018/1856-4031
01.06.1988 gün ve 31/13 E.K.; 14.03.1989 gün ve 35/13 E.K. ve 13.06.1989 gün ve 7/25 E.K. sayılı kararları ile iptal edilmiş ve kalan fıkraları da 03.03.2005 gününde yürürlüğe giren 5304 sayılı Kanunun 14. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış olduğundan, bu yollarla ormandan yer kazanılamayacağı; öncesi orman olan bir yerin üzerindeki orman bitki örtüsü yokedilmiş olsa dahi, salt orman toprağının orman sayılan yer olduğu düşünülmeli; keşif sırasında davacının dayandığı tapu kaydı okunup, bu kayıtlardaki hudutlar zeminde yerel bilirkişilere tek tek göstertilmeli, kayıtlarda yazılı olup bilirkişilerce zeminde gösterilemeyen hudutların tespiti için taraflara tanık dinletme imkanı sağlanmalı, çekişmeli taşınmaz ve komşu taşınmazlarının kimden kime kaldığı hususunda ayrıntılı beyanları alınmalı ve getirtilen tutanak ve dayanakları ile bu beyanlar denetlenmeli, tapu kaydında yazan sınırların yerleri kesin olarak belirlenmeli, komşu parsellerin tutanakları ve dayanaklarının taşınmazı ne olarak okuduğu değerlendirilmeli, yerel bilirkişiler ve tanıkların sözleri komşu parsel tutanak ve dayanakları ile denetlenmeli, yerel bilirkişi ve tanıkların zeminde gösterdiği hudutlar teknik bilirkişiye haritasında işaret ettirilmeli, teknik bilirkişiye uygulanan kayıtların kapsamını belirtir, keşfi takibe imkan veren kroki düzenlettirilmeli, fen ve uzman orman bilirkişiler eliyle taşınmazın en eski tarihli hava fotoğrafı da dahil, dosyada mevcut tüm hava fotoğraflarının stereoskop aleti vasıtasıyla üç boyutlu incelemesi yapılarak, taşınmaz üzerindeki bitki örtüsünü oluşturan unsurların tek tek sayı olarak tarif edildiği, ağaçların cinsi, ortalama yaşı, kapalılık oranı, hâkim ağaç türü, kullanım şeklinin ve sınırlarının detaylı olarak incelendiği ve yerine uygulanacak kesinleşmemiş tahdit haritası ile irtibatlı, taşınmazın konumunu gösteren orijinal-renkli (renkli fotokopi) memleket haritasının ölçeği kadastro paftası ölçeğine, yine kadastro paftası ölçeği de memleket haritası ölçeğine çevrildikten sonra, her iki harita komşu ve yakın komşu parselleri de içine alacak şekilde birbiri üzerine aplike edilmek suretiyle, çekişmeli taşınmazın konumunu çevre parsellerle birlikte haritalar üzerinde gösterecekleri ayrı renklerle işaretli ve bilirkişilerin onayını taşıyan müşterek imzalı rapor düzenlettirilmeli, ziraat bilirkişi tarafından taşınmazın güncel durumu tespit edilmeli, dava konusu taşınmazın sınırındaki orman ve mera parselleride dikkate alınarak dayanak tapu kaydı dava konusu taşınmazlara uymadığı takdirde iradi terk durumunun bulunup bulunmadığı zilliyedlik durumları da dikkate alınarak tüm deliller toplandıktan sonra birlikte değerlendirip, oluşacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmelidir. Açıklanan hususlar gözetilmeksizin, eksik inceleme ve yetersiz bilirkişi raporuna dayanılarak yazılı biçimde hüküm kurulması usûl ve kanuna aykırıdır.
Kabule göre de, 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6099 sayılı Kanunun 16. maddesiyle 3402 sayılı Kanuna eklenen "Kadastro işlemi ile oluşan tesbit ve kayıtların iptali için Devlet veya diğer kamu kurum ve kuruluşları tarafından kayıt lehtarına karşı kadastro mahkemeleri ile genel mahkemelerde açılan davalarda davalı aleyhine vekâlet ücreti dahil, yargılama giderine hükmolunmaz.” şeklindeki 36/A ve 17. maddeleri ile eklenen "Bu Kanunun 36/A maddesi hükmü, henüz infaz edilmemiş yargı kararlarındaki vekâlet ücreti dâhil yargılama giderleri için de uygulanır.” şeklindeki geçici 11. maddesi hükümleri uyarınca çekişmeli taşınmazın tapu maliki olan davalı taraf aleyhine vekâlet ücreti dahil yargılama giderlerine hükmedilemeyeceğinden davalı taraf aleyhine yargılama giderleri ve bakiye harcın hükmedilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davalıların temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 28/05/2018 günü oy birliği ile karar verildi.