3. Hukuk Dairesi 2018/7652 E. , 2019/881 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki vasiyetnamenin iptali-tenkis davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacılar vekili tarafından temyiz, davalı vekili tarafından katılma yoluyla temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacılar; tarafların kardeş olduğunu, muris ..."nin ... 1. Noterliğine ait 20/08/2004 tarihli 15490 yevmiye numaralı vasiyetname ile tüm mal varlığını davalıya bıraktığı, vasiyetnamenin açılıp okunduğu, muris ..."ın vefat etmeden önce dava dışı ... ile evlendiği, mal ayrılığını sağlamak maksadıyla her iki tarafın da noterde kendi mal varlığını kendi mirasçılarına bıraktığına ilişkin vasiyetname düzenlediğini, bu haliyle muris ..."ın asıl amacının tüm mal varlığını davalıya bırakmak olmayıp, ikinci eşi ..."a herhangi bir malvarlığı bırakmamak yönünde olduğunu, murisin fiil ehliyetinin araştırılması gerektiğini iddia ederek vasiyetnamenin iptalini, olmadığı takdirde saklı payı aşan kısmın tenkisini talep etmiştir .
Davalı; davanın reddini istemiştir.
Mahkemece vasiyetnamenin iptaline dair verilen kararın, davalı tarafından temyizi üzerine Dairemizin 17.12.2015 tarihli ve 2015/1117 E., 2015/20592 K.sayılı ilamı ile; "..mahkemece murisin vasiyetnamede tüm malvarlığını sadece davalı oğluna bıraktığı, ancak asıl amacının bu olmadığı gerekçesiyle vasiyetnamenin iptaline karar verilmiştir. TMK 557.maddesinde yazılı iptal sebeplerine dayanılmadığı halde, vasiyetnamenin iptaline karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir. Ancak, davacı dava ile vasiyetnamenin iptalini, olmadığı takdirde tenkisini de talep etmiştir. O halde, mahkemece davacının tenkis talebi TMK 560 vd maddelerine göre incelenerek hasıl olacak sonuca uygun bir karar verilmesi gerekirken, hukuki değerlendirmede yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir." gerekçesiyle bozulmuştur.
Mahkemece bozma ilamına uyulmak suretiyle yapılan yargılama sonucunda; net tereke miktarı tespit edilemediği gerekçesiyle, vasiyetnamenin iptali talebinin reddine,
davacının terditli olarak talep ettiği tenkis talebinin reddine karar verilmiş, hüküm taraflarca temyiz edilmiştir.
1-) Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davalının tüm, davacının sair temyiz itirazları yerinde değildir.
2-) Saklı payları zedeleyen vasiyetnameler, kayıtsız koşulsuz tenkise tabidir (TMK md. 519).
Tenkis davası, mirasbırakanın saklı payları zedeleyen ölüme bağlı veya sağlar arası karşılıksız kazandırmaların yasal sınıra çekilmesini amaçlayan, öncesine etkili, yenilik doğurucu (inşai) davalardandır.
Tenkis davasının dinlenebilmesi için öncelikli koşul; mirasbırakanın ölüme bağlı veya sağlar arası bir kazandırma işlemi ile saklı pay sahiplerinin haklarını zedelemiş olmasıdır. Saklı payların zedelendiğinden söz edilmesi ise kazandırma konusu tereke ile kazandırma dışı terekenin tümü ile bilinmesiyle mümkündür. Tereke mirasbırakanın ölüm tarihinde bırakmış olduğu mameleki kıymetler ile iadeye ve tenkise tabi olarak yaptığı kazandırmalardır. Bunlar terekenin aktifini oluşturur. Mirasbırakanın borçları, bakmakla yükümlü olduğu kişilerin üç aylık geçim giderleri, terekenin defterinin tutulması, mühürlenmesi, cenaze masrafları gibi giderler de pasifidir. Aktiften belirtilen borçların indirilmesi net terekeyi oluşturur. Tereke bu şekilde tesbit edildikten sonra mirasın açıldığı tarihteki fiyatlara göre değerlendirilmesi yapılarak parasal olarak miktarının tesbiti gerekir(TMK. md. 565). Mirasbırakanın, TMK’nun 564. maddesinde belirlenen saklı paya tecavüz edip etmediği bulunan bu rakam üzerinden hesaplanır. Tasarruf oranı aşılmış ise tasarrufun niteliğine göre icap ederse kazandırma işleminde, saklı payları zedeleme kastının bulunup bulunmadığı objektif (nesnel) ve sübjektif (öznel) unsurlar dikkate alınarak belirlenmelidir. Zira tasarruf oranını aşan her kazandırmada saklı payları zedeleme kastının varlığından söz edilemez.
Mutlak olarak tenkise tabi tasarruflarda (ölüme bağlı tasarruflar veya TMK’nun 565. maddesinin 1, 2 ve 3 fıkrasında gösterilenler) tenkis uygulanırken TMK’nun 570. maddesindeki sıralamaya dikkat etmek, davalı saklı paylı mirasçılardan ise aynı kanunun 561. maddesinde yer alan saklı paydan fazla olarak alınanla sorumluluk ilkesini gözetmek, dava konusu olup olmadığına bakılmayarak önce ölüme bağlı tasarruflarla davacının saklı payını tamamlamak, sonra sağlar arası tasarrufları dikkate almak gerekir. Bu işlem sırasında dava edilmeyen kişi veya tasarrufların tenkisi gerekeceği sonucu çıkarsa, davacının onlardaki hakkını dava etmemesinin davalıyı etkilemeyeceği ve birden çok kişiye yapılan teberru tenkise tabi olursa TMK"nun 563. maddesinde yer alan, alınanla mütenasip sorumluluk kuralı gözetilmelidir.
Davalıya yapılan tasarrufun tenkisine sıra geldiği takdirde, TMK’nun 564. maddesi uyarınca tasarrufun tümünün değeri ile davalıya yapılan fazla teberru arasında kurulan oranda (sabit tenkis oranı) tasarrufa konu malın paylaşılmasının mümkün olup olmayacağı araştırılmalıdır. Bu araştırma sonunda tasarrufa konu mal sabit tenkis oranında bölünebilirse, bu kısımların bağımsız bölüm halinde taraflar adına tesciline karar verilmelidir.
Tasarrufa konu malın sabit tenkis oranında bölünmezliği ortaya çıktığı takdirde, sözü geçen 564. maddedeki tercih hakkı gündeme gelecektir. Böyle bir durum ortaya çıkmadan, diğer bir anlatımla davalının tercih hakkı doğmadan, bu hakkın kullanılması söz konusu olamaz. Buna bağlı olarak daha önce bir tercihten söz edilmiş olsa bile bu tercih sonuç doğurmaz. O zaman davalıdan tercihi sorulmalı ve 11.11.1994 günlü 4/4 sayılı içtihadı birleştirme kararı uyarınca süratle dava konusu olup sabit tenkis oranına göre bölünemeyen malın, karar tarihindeki rayice göre değeri belirlenmeli ve bu değerin sabit tenkis oranıyla çarpımından bulunacak naktin ödetilmesine karar verilmelidir.
Somut olayda ise; mahkemece yukarıda belirtilen tenkis ilkeleri gözönünde bulundurulmadan, terekenin aktifi ve pasifi ile değerleri tespit edilmeden hüküm kurulduğu anlaşılmaktadır.
O halde mahkemece, davacıların tenkis talebi yönünden yukarıdaki sıra ve yöntem izlenmek suretiyle gerekli işlemlerin yapılması sonrasında, alanında uzman tenkis bilirkişisinden rapor alınması suretiyle hüküm tesisi yoluna gidilmesi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davalının tüm, davacıların sair temyiz itirazlarının reddine, ikinci bentte açıklanan nedenlerle hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince davacılar yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nun 440.maddesi gereğince karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 07.02.2019 gününde oy birliğiyle karar verildi.