3. Hukuk Dairesi 2017/8319 E. , 2019/921 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı, sel felaketinin kiralananda çalışmayı imkansız hale getirmesi gibi bir durumun söz konusu olmadığını, davalının haksız olarak kira sözleşmesini tek taraflı feshettiğini, taşınma esnasında davalının kullanımına bırakılmış bulunan bir çok makine, ekipman, klimalar vs bir çok malzemenin çok ağır hasar gördüğünü, kullanılmaz hale geldiğini, davalının kira kontratını 13/12/2009 tarihi itibarıyla feshettiğini ihtar etmiş ise de anahtarları teslim etmekten imtina ettiğini, tüm bu nedenlerle sözleşmenin tek taraflı haksız feshi nedeni ile şimdilik 10.000 USD karşılığı 15.500 TL tazminatı tahliye tarihi olan 18/01/2010 tarihinden itibaren temmerrüt faizi ile, davalının taşınma esnasında kiralanana verdiği zararlar nedeni ile şimdilik 10.000 TL tazminatın ihtarname tarihi olan 03/06/2010 tarihinden itibaren ticari temerrüt faizi ile birlikte, 18/01/2010 tarihine kadar kira bedeli olan 18 günlük kira alacağı olarak 55.848,45 USD karşılığı 86.565 TL alacağının tahliye tarihi olan 18/01/2010 tarihinden itibaren ticari temerrüt faizi ile birlikte tahsili ile, şimdilik toplam 112.065.00.- TL tazminat ve alacağın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir .
Davalı, binanın ayıbından kaynaklanan sel baskını nedeni ile yerin zorunlu olarak tahliye edildiğini belirterek haksız ve hukuki dayanaktan yoksun davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, kira sözleşmesinin haksız feshi nedeniyle açılan tazminat davasının reddine, 18 günlük kira bedel talebi nedeniyle açılan davanın reddine , taşınmaza verilen zarar nedeniyle açılan tazminat davanın kabulü ile, 10.000,00 TL tazminatın ihtarnamenin tebliğ tarihi olan 07/06/2010 tarihinden itibaren işleyecek merkez bankasının dönemler halinde belirlediği avans fazi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacı tarafa verilmesine karar verilmiş, hüküm taraf vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
Anılan karar Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin 2013 / 7157 Esas – 2013 / 11038 Karar sayılı ve 25/ 06/ 2013 tarihli kararı ile; "Dosya kapsamına, toplanan delillere, mevcut deliller mahkemece takdir edilerek karar verilmiş olmasına ve takdirde de bir isabetsizlik bulunmamasına göre davacı vekilinin tüm temyiz, davalı vekilinin ise aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
Davalının; zararın kötü kullanımdan kaynaklanmadığına yönelik temyiz itirazlarına gelince; ... Davalı, oluşan zararın sel felaketinden ileri geldiğini savunmuştur. Bilindiği gibi kiracı TBK.’nun 334. maddesi (B.K,’nun 266.maddesi) gereğince münhasıran kötü kullanımından kaynaklanan hasar ve zarardan sorumlu olup iddia edilen zararın mücbir sebep kapsamında sel olayından ileri geldiğinin saptanması halinde davanın reddi gerekir. Bu nedenle zararın kötü kullanımdan veya sel olayından meydana gelip gelmediğinin kesin olarak tespiti zorunludur. Bu durumda mahkemece bilirkişiden yeni rapor alınarak varlığı saptanan hasarın hor kullanmadan kaynaklanıp kaynaklanmadığı saptanarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm verilmesi hatalı olmuştur ..." gerekçesi ile bozulmuş, mahkemece bozma kararına uyularak yargılamaya devam edilmiş, dosyaya sunulan bilirkişi kurulu raporunda sel hasarları dışındaki inşaat imalatları ile ilgili hasarların bedelinin 54.195.00.- TL olduğu hesaplanmış , davacı hor kullanım tazminatı yönünden talebini 22/06/2015 tarihli ıslah dilekçesi ile 54.195.00.-TL ye yükseltmiş, anılan bilirkişi raporu da mahkemece hükme dayanak yapılmıştır .
Mahkemece, kira sözleşmesinin haksız feshi nedeniyle açılan tazminat davasının reddine, 18 günlük kira bedeli için açılan alacak davasının reddine, taşınmaza hor kullanım nedeniyle verildiği iddia olunan zarar nedeniyle açılan tazminat davasının kabulü ile 54.195,00 TL nin 07/06/2010 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir .
1-)04.02.1948 gün ve 1948-3 Esas, 1944-10 Karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında; dava açıldıktan sonra mevzuunda, sebebinde ve delillerde ve sair hususlarda usule müteallik olmak üzere yapılmış olan yanlışlıkları bir defaya mahsus olmak üzere düzeltmek ve eksiklikleri de tamamlamak imkanını veren ve mahkeme kararına lüzum olmadan tarafların sözlü ve yazılı beyanlarıyla yapılabilen "ıslah"ın; Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 84. maddesinin açık hükmü dairesinde tahkikat ve yargılama bitinceye kadar yapılabileceği Yargıtay"ca hüküm bozulduktan sonra bu yoldan faydalanmanın mümkün olamayacağı açıklanmıştır.
Yine; Yargıtay İçtihadı Birleştime Genel Kurulunun 06.05.2016 tarih ve 2015/1 E.-2016/1 K.sayılı ilamı ile "Her ne sebeple verilirse verilsin, bozmadan sonra ıslah yapılamayacağına dair 04.02.1948 gün ve 1948-3 Esas, 1944-10 Karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının değiştirilmesine gerek olmadığına" karar verilmiştir.
Somut olayda davacı, bozma kararından sonra davasını ıslah ederek talep sonucunu artırmış, mahkeme de ıslah edilen talebe göre hüküm kurmuştur. Bozmadan sonra yapılan ıslaha göre hüküm kurulması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
2-) "Taraflardan yalnız birinin temyizi halinde, Yargıtay, hükmü temyiz edenin aleyhine bozamaz. (Aleyhe bozma yasağı). Bundan başka,taraflardan yalnız birinin hükmü temyiz etmesi halinde, Yargıtay"ın (temyiz eden tarafın lehine olarak) verdiği bozma kararına uyan yerel mahkeme de artık,temyiz eden tarafın,önceki (bozulan) karara oranla daha aleyhine olan bir hüküm veremez. Buna da "aleyhe hüküm verme yasağı" denir. Taraflardan yalnız birinin temyizi üzerine verilen bozma kararına uyan mahkemenin temyiz eden tarafın, önceki (bozulan) karara oranla daha aleyhine olan bir hüküm vermemesi ilkesi, usule ilişkin kazanılmış hak müessesesi ile de yakından ilgilidir." (Prof.Dr. Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü, 6. Baskı, Cilt ;5, 2001, s; 4732 -4737)
Mahkemece oluşturulan ilk hükümde davacının hor kullanma tazminatı yönünden 10.000.00.- TL olan talebi kabul edilmiş, hüküm oluşan zararın hor kullanımdan kaynaklanıp kaynaklanmadığının aydınlatılması gerektiği gerekçesi ile davalı yararına bozulmuş, bozmaya uyulduktan sonra verilen kararda ise davacının toplam hor kullanım zararı olarak hesaplanan 54.195.00 .- TL"ye hükmedilmiştir. Mahkeme, verilen ilk hükmü davalı yararına bozan Yargıtay kararına uyduğu halde, davalının aleyhine hüküm kurmuştur. Davalı yararına oluşan kazanılmış hakkı ihlal ederek yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci ve ikinci bentte açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince davalı yararına BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 11/02/2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.