22. Hukuk Dairesi 2013/27372 E. , 2014/36737 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Sakarya İş Mahkemesi
TARİHİ : 11/06/2013
NUMARASI : 2012/393-2013/528
Hüküm süresi içinde davacı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı isteminin özeti:
Davacı vekili, davacının, davalıya ait iş yerinde 10.01.2009-13.01.2012 tarihleri arasında şoför olarak çalıştığını, iş sözleşmesini haklı sebeple feshedildiğini, tazminat ve alacaklarının ödenmediğini ileri sürerek, kıdem tazminatı, yıllık izin ücreti, fazla çalışma ücreti, hafta tatili ücreti, ulusal bayram genel tatil ücreti ve ücret alacaklarının faizleriyle birlikte davalılardan tahsilini istemiştir.
Davalıların cevaplarının özeti:
Davalı S. kargo Loj. Dağ. Hiz. A.Ş. vekili; davacının müvekkilinin çalışanı olmadığım, acentenin bağımsız tacir yardımcısı olduğunu belirterek, davanın husumet yönünden ve esastan reddini talep etmiştir.
Diğer davalı S.. K.."a 7201 sayılı Tebligat Kanunu"nun 35. maddesine göre tebliğ yapıldığı, herhangi bir yazılı cevap vermediği anlaşılmıştır.
Mahkeme kararının özeti:
Mahkemece, davacının, davalılar yanında 10.01.2009-15.01.2012 tarihleri arasında şoför olarak çalıştığı, iş sözleşmesini haklı sebeple feshettiği, yıllık izin ücreti alacağı olduğu, fazla çalışma yaptığı, hafta tatili ve ulusal bayram genel tatillerde çalıştığı, davalı S.Kargo ile davalı S.. K.. arasındaki acentelik sözleşmesine göre, S.. K.."un şirketin acentası olduğu, davacıya ait işe giriş bildirgesinde işveren olarak S.. K.."un gözüktüğü ve iş yerinin kendi adına olduğu, S.. K.."un, şirket araçlarının getirdiği kolileri müşterilerine teslim işlerini yürüttüğü, yani işveren sıfatını taşıyanın acenta S.. K.. olduğu, işçinin kanun ve sözleşmeden doğan işçilik alacaklarından acentanın sorumlu olduğu, bu nedenle davalı Sürat Kargo şirketi ile davacı işçi arasında kurulmuş bir işçi-işveren ilişkisi bulunmadığından davalı S.Kargo A.Ş. hakkındaki davanın sıfat yokluğu sebebiyle husumet yönünden reddedilmesi gerektiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz:
Karar, kanuni süresi içinde, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Gerekçe:
Taraflar arasında temel uyuşmazlık asıl işveren-alt işveren ilişkisinin muvazaaya dayanıp dayanmadığı ve bunun işçilik haklarına etkileri noktasında toplanmaktadır.
Acenta, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu"nun 102. maddesinin birinci fıkrasında “Ticari mümessil, ticari vekil, satış memuru veya işletmenin çalışanı gibi işletmeye bağlı bir hukuki konuma sahip olmaksızın, bir sözleşmeye dayanarak, belirli bir yer veya bölge içinde sürekli olarak ticari bir işletmeyi ilgilendiren sözleşmelerde aracılık etmeyi veya bunları o tacir adına yapmayı meslek edinen kimse” olarak tanımlanmıştır. Bu tanıma göre acentelik sözleşmesinin konusu da bir iş görme olup, aracı acente ve ticari işletme adına sözleşme yapma yetkisini haiz acente olmak üzere iki tür acente bulunmaktadır. Her iki acentelik türünde de ticari işletme sahibine tabi olmama (bağımsızlık), acentelik ilişkisinin bir sözleşmeye dayanması, acentenin belirli bir yer veya bölge içinde faaliyet icra etmesi, faaliyetinin süreklilik taşıması ve meslek edinilmiş olması unsurlarının bulunması gerekir. Acentelik sözleşmesinde, müvekkil adına yazılı olarak sözleşme yapma yetkisi verilmediği sürece aracı acentelik söz konusu olacaktır.
Geçerli bir acentelik sözleşmesinde acente, faaliyetini tek başına sürdürebileceği gibi işçi çalıştırmak suretiyle de yerine getirebilir. İşçi çalıştırması durumunda acentenin diğer işverenlerden herhangi bir farkı olmaz. Başka bir anlatımla bir işveren olarak acente, çalıştıracağı işçiler ile iş sözleşmesi imzalamak ve içeriğini belirlemek, işçinin üstlenmiş olduğu iş görme borcunu nerede, nasıl ve hangi çerçevede yerine getireceği konularında yönetim hakkına dayalı olarak işçiye talimat vermek, iş sözleşmesini sona erdirmek gibi işverene ait yetkileri kullanma hakkına sahiptir.
4857 sayılı İş Kanunu’nun 2. maddesinin altıncı fıkrasında asıl işveren-alt işveren ilişkisi; “Bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerinde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan ve bu iş için görevlendirdiği işçilerini sadece bu işyerinde aldığı işte çalıştıran diğer işveren ile iş aldığı işveren arasında kurulan ilişki” olarak tanımlanmıştır. Aynı Kanun"un 2/6 son cümlesi uyarınca asıl işveren, alt işverenin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak bu Kanundan, iş sözleşmesinden veya alt işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerden alt işverenle birlikte sorumludur.
Somut olayda, dosya kapsamında bulunan acente sözleşmesi incelendiğinde; acente tarafından verilecek hizmetlere ilişkin fiyatların davalı şirket tarafından tespit edileceği ve acentenin müşterilere verdiğini hizmete ilişkin S. Kargo ve Lojistik Dağ. Hiz. A.Ş."nin denetim hakkının bulunduğu anlaşılmaktadır. Tüm dosya kapsamı bir arada değerlendirildiğinde, davalı S.Kargo ve Lojistik Dağ. Hiz. A.Ş. ile davalı S.. K.. arasında imzalanan acente sözleşmesinin Türk Ticaret Kanunu"na uygun bir acentelik sözleşmesi olduğundan sözedilemez. Gerçekte acente sıfatı verilmek sureti ile davalı S.Kargo ve Lojistik Dağ. Hiz. A.Ş."nin iş yerindeki faaliyetini sürdürdüğü dikkate alındığında, davalılar arasındaki ilişkinin, 4857 sayılı Kanun’un 2. maddesinin altıncı fıkrasınca, “Bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerinde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan ve bu iş için görevlendirdiği işçilerini sadece bu işyerinde aldığı işte çalıştıran diğer işveren ile iş aldığı işveren arasında kurulan ilişki” şeklindede yorumlanamayacağı ortadadır. Hal böyle olunca, davalılar arasındaki ilişkinin muvazalı olduğu ve davacının, başlangıçtan itibaren davalı S.Kargo ve Lojistik Dağ. Hiz. A.Ş."nin işçisi olduğunun kabul edilerek, sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, davanın, davalı S. Kargo ve Lojistik Dağ. Hiz. A. Ş. yönünden reddi hatalı olup bozmayı gerektirir.
Sonuç:
Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebepten dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine 24.12.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.