20. Hukuk Dairesi 2016/8178 E. , 2018/4153 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi taraf vekillerince istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili 06.03.2013 tarihli dilekçe ile; müvekkilinin ... ilçesi ... mahallesi 991 parsel sayılı 2.140 m2 yüzölçümündeki taşınmazı 11.04.2006 tarihinde satın aldığını, 11.01.2007 tarihinde yüzölçümünün 1.924,55 m2 olarak düzeltildiğini, anılan miktar üzerinden imar uygulaması yapıldığını, DOP kesintisi yapıldıktan sonra kendisine 1.295,39 m2 yüzöçümlü 219 ada 1 parsel sayılı taşınmazın verildiğini, 991 parseldeki 215 m2 azalma sebebiyle zararın oluştuğunu, 215 m2 yerin dava değerindeki rayiç değerinin tarafına ödenmesi gerektiğini ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı tutup şimdilik 25.000 TL tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte tahsilini istemiştir.
Davalı vekili; davanın Hazineye karşı açılması gerektiğini, davanın husumet yokluğu yönünden reddine karar verilmesi gerektiğini belirtmiştir.
Mahkemece; davacının tapu siciline güvenerek 991 parsel sayılı taşınmazı 2.140 m2 yüzöçümlü olarak satın aldığı, ancak davacının bilgisi dışında taşınmazın yüzölçümünün 1.924,55 m2 olarak düzeltilerek 215 m2 eksik tescil edildiği, düzeltme yapılmaması halinde bu miktar yer içinde DOP kesilerek davacıya 149,78 m2 yerin daha verilmesi gerektiği, 149,78 m2 taşınmazın bilirkişiler tarafından belirlenen rayiç değerinin 97.357,00 TL olduğu gerekçesiyle taleple bağlı kalınarak 25.000 TL tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine karar verilmiş, hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
Dava, tapu kaydının hatalı tutulması sebebiyle uğranılan zararın, 4721 sayılı TMK"nın 1007. maddesi uyarınca tazmini istemine ilişkindir.
Mahkemece verilen karar usul ve kanuna aykırıdır. Şöyle ki, dosya içeriği ve toplanan delillerden; ... ilçesi Paşaköy mahallesi .... mevkiinde bulunan 991 parsel sayılı 2.140 m2 yüzölçümündeki taşınmazın 28.07.1998 tarih 3417 yevmiye numarasıyla tarla niteliği ile Zekeriya Aracı adına kayıtlı olduğu, davacının anılan taşınmazı 2.140 m2 yüzölçümlü olarak ... dan 35.000 YTL bedelle satın aldığı, 11.04.2006 gün 1335 yevmiye numarasıyla adına tescil işleminin yapıldığı, yörede 2004-2007 yılları arasında yapılan imar uygulaması sırasında Ümraniye Kadastro Müdürlüğü tarafından 3402 sayılı Kadastro Kanununun 41. maddesi uyarınca alan düzeltmesi yapıldığı, 11.01.2007 gün 40 yevmiye nolu işlemle 991 parselin yüzölçümünün 1.924,55 m2 olarak düzeltilip aynı tarih ve sayılı işlemle imar uygulaması sebebiyle kütük sayfasının kapatıldığı, 991 parselin imar uygulamasıyla 7350 ada 1, 2, 7376 ada 2 parsellerde şuyuulandırıldığı, anılan imar uygulamasının iptal edilmesi üzerine 2011 yılında yeniden imar uygulaması yapıldığı, 991 parselin alan düzeltmesi ile yüzölçümünün 215 m2 azaldığı, 1.924,55 m2 yüzöçümlü olarak imar uygulamasına alındığı, %30, 48116 oranında (586,63 m2) DOP kesintisi yapıldığı, davacının imar uygulamasıyla 991 parsele karşılık DOP kesintisi yapıldıktan sonra kendisine 1.295,39 m2 yüzöçümlü 219 ada 1 parsel sayılı taşınmazın verildiğini, 991 parselde azalan 215 m2 alanın dava tarihindeki rayiç değerinin tespit edilerek tarafına verilmesi istemiyle eldeki davayı açtığı anlaşılmaktadır.
-2- 2016/8178-2018/4153
4721 sayılı Türk Medenî Kanununun 1007. maddesi, tapu sicilinin aleniliği ve tapu siciline güven ilkelerinin yansımasının sonucu olarak, mülkiyet hakkı ya da başkaca bir aynî hak edinen kişinin, bu sicilin tutulması nedeniyle uğradığı zararın tazminine ilişkin olup, buna göre "Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur”.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 gün ve 2009/4-383 E., 2009/517 K.; 16.06.2010 gün ve 2010/4-349 E. 2010/318 K. sayılı kararlarında da vurgulandığı gibi; tapu işlemleri kadastro tespit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğundan ve tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan, bu kayıtlarda yapılan hatalardan TMK m. 1007 anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulü gerekir. Burada Devletin sorumluluğu kusursuz sorumluluktur. Bu işlemler nedeniyle zarar görenler, Medenî Kanunun 1007. maddesi gereğince, zararlarının tazmini için Hazine aleyhine adlî yargıda dava açabilirler.
Medenî Kanunun 1007. maddesi gereğince davalı sıfatı Hazinenin olup Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün davalı sıfatı bulunmamaktadır. Bilindiği üzere taraf sıfatı HMK’nın 114/1-d maddesi uyarınca dava şartı olup istek olmaksızın resen gözetilmesi gereken usul kurallarındandır.
6100 sayılı HMK’nun 119/1-b (mülga 1086 sayılı HUMK’nın 179/1.) maddesi gereğince dava dilekçesinde tarafların ve varsa kanuni temsilcilerinin ad ve adreslerinin bildirilmesi gereklidir. Bu bildirim esnasında yapılan yanlışlıklardan bazıları, davanın sıfat yokluğundan reddi sonucunu doğurmamaktadır. Somut olayda ... taraf gösterilerek dava açılmış ise de dava dilekçesindeki anlatım ve istemden, asıl dava edilmek istenenin ... değil, Hazine olduğu anlaşılmaktadır. Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün davalı olarak gösterilmesi davanın sadece anılan müdürlüğe yöneltildiği anlamını taşımaz. Ortada belirgin biçimde temsilcide yanılma hali vardır. Mahkemece, davanın Hazineye yönlendirilmesi için davacı yana olanak verilmeden taraf sıfatı bulunmayan Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü huzuruyla yargılama yapılıp sonuçlandırılmıştır.
Diğer taraftan; 991 parsel sayılı taşınmazın 2.140 m2 olan yüzölçümü 11.012007 gün 40 yevmiye numaralı işlemle 1.924,55 m2 olarak düzeltilmiş, böylelikle 215,45 m2 azalma olmuş ise de anılan düzeltme işlemine ilişkin belgeler getirtilip incelenmemiş,çekişmeli taşınmazın yüzölçümündeki azalmanın nedeni tespit edilmemiş, eksikliğin komşu parselde kalıp kalmadığı, düzeltme işlemine karşı dava açılıp açılmadığı araştırılmamış, düzeltme işleminin hangi tarihte kesinleştiği belirlenmemiş, taşınmazın dava tarihindeki değeri ve niteliği itibariyle tespit edilen tazminata hükmedilmiştir.
Bu durumda öncelikle mahkemece temsilde yanılma hali re"sen gözetilerek, davanın Hazineye yönlendirilmesi için davacı yana olanak verilmesi, Hazinenin delillerinin toplanması, düzeltme işlemine karşı açılmış dava bulunup bulunmadığının araştırılması, dava var ise sonucunun beklenmesi, taşınmazın yüzölçümündeki azalmanın hangi işlem sebebiyle oluştuğunun tespit edilmesi, davacının zararının bulunduğunun belirlenmesi halinde yüzölçümü düzeltilen taşınmazın düzeltme işleminin kesinleştiği tarihteki niteliği ve değerinin belirlenmesi, düzeltme işleminin kesinleştiği tarih itibariyle niteliği arazi ise net gelir metodu yöntemi ile, arsa vasfında ise değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre değerinin hesaplanması suretiyle davacının gerçek zararının tespit edilmesi, oluşacak sonuca göre işin esası hakkında Hazine yönünden hüküm kurulması, ... hakkında açılan davanın ise HMK’nın 114/1-d ve 115/2 maddesi uyarınca pasif taraf sıfatı yokluğu yönünden usulden reddine karar verilmesi gerekirken bu durumlar gözetilmeksizin yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; taraf vekillerinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer yönlerin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, temyiz harcının istek halinde iadesine 31/05/2018 günü oy birliği ile karar verildi.