10. Hukuk Dairesi 2012/18112 E. , 2013/3093 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :Asliye Hukuk(İş) Mahkemesi
Dava, davacının 1479 sayılı Kanun kapsamındaki sigortalılığının 09.06.2008 tarihinde durdurularak 506 sayılı Kanun kapsamında 01.10.2011 tarihinde yaşlılık aylığına hak kazandığının tespiti istemine ilişkindir.
Mahkeme, davanın reddine karar vermiştir.
Hükmün, davacı avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki belgeler okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
506 sayılı Kanunun 2"nci maddesinde (5510 sayılı Kanun 4/a), hizmet akdine dayanarak bir veya birkaç işveren tarafından çalıştırılanların sigortalı sayılacağı, 3"üncü maddesinde, kanunla kurulu emekli sandıklarına aidat ödemekte olanların veya herhangi bir işverene hizmet akdiyle bağlı olmaksızın kendi nam ve hesabına çalışanların sigortalı sayılmayacağı belirtilmiş; 1479 sayılı Kanunun 24"üncü maddesinde (5510 sayılı Kanun 4/b), kanunla ve kanunların verdiği yetkiye dayanılarak kurulu (diğer) sosyal güvenlik kuruluşları kapsamı dışında kalan, herhangi bir işverene hizmet akdi ile bağlı olmaksızın kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlardan ticari kazanç veya serbest meslek kazancı dolayısıyla gerçek veya basit usulde gelir vergisi mükellefi olanlar ile, gelir vergisinden muaf olanlardan Esnaf ve Sanatkâr Sicili ile birlikte kanunla kurulu meslek kuruluşuna usulüne uygun olarak kayıtlı olanlar ile A.Ş. kurucu ortakları, yönetim kurulu üyesi ortakları veya Ltd. Şti. ortaklarının sigortalı kabul edileceği, sözü edilen diğer sosyal güvenlik kuruluşlarına prim ödeyenlerin sigortalı sayılmayacağı açıklanmıştır. Sosyal Güvenlik Hukukumuzda, "sosyal sigortalarda çokluk", bir başka anlatımla bireylere olabildiğince sosyal sigorta hakkı tanıma, "yararlanmada ve yükümlülükte teklik" ilkesi egemendir. Buna göre, aynı tarihlerde farklı sosyal güvenlik kuruluşları kapsamında bulunulamaz. Çifte sigortalılık olarak adlandırılan bu statü, kanun hükümleriyle engellenmiştir. Belirtilmelidir ki, anılan düzenlemelerde yer alan "emekli sandıklarına aidat ödemekte olanlar" ibareleri, "başka sosyal güvenlik kuruluşlarına tabi olanlar" şeklinde anlaşılmalı, "sosyal güvenlik kuruluşları ibarelerinin de aynı zamanda "sosyal güvenlik kanunları" terimlerini içerdiği kabul edilmelidir. Bu tür çakışan (ikili) sigortalılığa ilişkin uyuşmazlıkların çözümü için ise, Dairemizin yerleşik uygulamaları gereği olarak, aynı döneme rastlayan gerçek ve fiili sigortalı çalışmalardan hangisi kişinin hayatında ekonomik olarak baskın çalışma niteliğini taşıyorsa o çalışmaya üstünlük ve geçerlilik tanınması gerekir. Bu amaçla, davacının çakışan sigortalılık sürelerinin hangi faaliyetten kaynaklandığı, çakışan dönemde ekonomik yönden baskın çalışmanın hangi Kurum sigortalısı olmayı gerekli kıldığı, kendi nam ve hesabına meslek faaliyetinin fiilen davacı tarafından yerine getirilip getirilmediği, bu dönemde hizmet sözleşmesine dayalı çalışma gereksiniminin hangi koşullardan kaynaklandığı araştırılarak, çakışan dönemlerde davacının geçimini karşılayacak gerçek ve fiili çalışmasının hangi Kurumda geçtiği belirlenip; uyuşmazlığın çözümünde taraflar arasındaki çıkarlar dengesi ile hak ve nesafet kuralları dikkate alındıktan sonra yapılacak değerlendirme sonucuna göre karar verilmelidir.
Açıklanan maddi ve hukuki esaslar göz önünde bulundurularak davacının sigortalılık durumunun tespiti ile varılacak sonuca göre tahsis koşullarının oluşup oluşmadığı irdelenerek karar verilmesi gerekirken hatalı değerlendirme ve eksik inceleme sonucu yazılı şekilde karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davacı avukatının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 25.02.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.