3. Ceza Dairesi 2019/16999 E. , 2020/783 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇLAR : Kasten yaralama, tehdit
HÜKÜMLER : Mahkumiyet, beraat
Mahalli mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle evrak okunarak;
Gereği görüşülüp düşünüldü:
Sanık ... müdafiin temyiz isteminin, temyiz dilekçesi içeriğinden müvekkili hakkında kasten yaralama suçundan kurulan mahkumiyet hükmüne yönelik olduğu, o yer Cumhuriyet savcısının temyiz talebinin sanıklar İlhan ve Salim hakkında sair tehdit suçundan verilen beraat kararlarına ilişkin olduğu belirlenerek yapılan incelemede;
1)Sanık ... ile sanık ... hakkında sair tehdit suçundan kurulan beraate ilişkin hükümlerin incelenmesinde;
Sanık ..."in sanık ... ve katılan ..."ye yönelik olarak söylediği "sizi burada barındırmayacağım, sizi göndereceğim." şeklindeki sözler ile buna karşılık sanık ..."nin "ben buradan gidersem sizi de götürürüm." şeklinde verdiği cevabın 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu"nun 106. maddesinin 1. fıkrasının 2. cümlesine uyan sair bir kötülük edeceğinden bahisle tehdit suçunu oluşturduğu gözetilmeksizin, yazılı şekilde hüküm tesisi,
Bozmayı gerektirmiş, o yer Cumhuriyet savcısının temyiz sebepleri bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükümlerin bu nedenlerle 6723 sayılı Kanun"un 33. maddesiyle değişik 5320 sayılı Kanun"un 8/1. maddesi ile yürürlükte bulunan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA
2)Sanık ... hakkında kasten yaralama suçundan kurulan mahkumiyet hükmünün incelenmesinde;
a)01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu"nda subjektif sorumluluk esası kabul edilmiş olup, “Netice Sebebiyle Ağırlaşmış Suç” başlıklı 23. maddede bu durum “Bir fiilin, kastedilenden daha ağır veya başka bir neticenin oluşumuna sebebiyet vermesi hâlinde, kişinin bundan dolayı sorumlu tutulabilmesi için bu netice bakımından en azından taksirle hareket etmesi gerekir.” şeklinde açıklanmıştır.
Failin, kastedilenden daha ağır ve başka bir neticenin gerçekleşebileceğini öngördüğü, buna rağmen eylemine devam ederek sonlandırdığı durumlarda, olası kastla hareket ettiğinin kabulü ile gerçekleşen ağır ve başka sonuçtan dolayı doğrudan sorumluluğu cihetine gidilecektir. Ancak böyle bir kastın bulunmadığı, kast-taksir kombinasyonunun bulunduğu, temel suç tipinin kasıtlı, ağır ve başka neticenin ise taksirli olduğu durumda failin sorumluluğunu belirleyebilmek açısından, kasten işlenen temel suç ile ağır netice arasında öncelikle illiyet bağının varlığı aranacaktır. Nedensellik bağının, meydana gelen netice açısından varlığı zorunlu ise de bu durum tek başına yeterli olmayıp neticenin ayrıca faile yüklenip yüklenemeyeceği de değerlendirilmelidir. Bu kapsamda ağır neticenin objektif olarak faile yüklenebilirliği, bu ağır ve başka neticenin temel suç tipinin işlenmesine bağlı, ona bitişik, ona özgü olan özel tehlikenin gerçekleşmesi ve doğrudan sonucu olması halinde mümkündür. Örneğin göze yapılan darbe sonucu görme kaybına neden olunması halinde failin görme kaybının gerçekleşebileceğini öngördüğü kabul edilerek gerçekleşen ağır sonuçtan sorumlu tutulacaktır. Ancak failin gerçekleşen ağır ve başka netice bakımından olası kastı olmamakla birlikte, bu ağır ve başka neticenin gerçekleşebileceğini öngörebildiği halde, failin bu netice bakımından sorumlu tutulabilmesi için en azından TCK"nin 23. maddesi gereği taksiri aranacaktır. Taksirle sorumluluk bakımından neticenin objektif olarak öngörülebilir olması yeterlidir.Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 01.03.2016 tarih, 2013/495 Esas ve 2016/97 sayılı kararı, Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 06.06.2007 tarih, 2006/6399 Esas ve 2007/4534 sayılı kararı, Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 25.04.2008 tarih, 2007/2727 Esas ve 2008/3371 sayılı kararı ve Yargıtay 3. Ceza Dairemizin 26.09.2016 tarih, 2015/3550 Esas ve 2016/16244 sayılı kararı ve yine Yargıtay 3. Ceza Dairemizin 01.10.2012 tarih, 2010/6651 Esas ve 2012/32108 sayılı kararları da bu yöndedir.
Genel nitelikteki bu açıklamalardan sonra somut olayımızı ele alacak olursak; sanık ile katılan arasında kaloriferin yanıp yanmaması meselesinden çıkan tartışma sırasında sanığın, katılanı darp ve cebir izi meydana gelmeyecek ve kişi üzerindeki etkisi basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek şekilde yaraladığı, Araç Devlet Hastanesinin olay tarihli raporuna göre, EKG"de şüpheli bulgular saptanarak ambulans ile Kastamonu Dr. Münif İslamoğlu Devlet Hastanesine sevk edildiği ve koroner yoğun bakıma alındığı, İstanbul Adli Tıp Kurumu 2. İhtisas Kurulu tarafından düzenlenen 19.02.2014 tarihli raporda kişi üzerindeki etkisi basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde hafif nitelikte olan yaralanmaya maruz kalan kişide netice sebebiyle ağırlaşan bir durum oluştuğu, olayın efor ve stresiyle kendinde mevcut kalp damar hastalığının akut hale geçerek myokard infarktüsü geçirmesine neden olduğunun anlaşıldığı, dolayısıyla dava konusu olayla geçirdiği myokard infarktüsü arasında illiyet (nedensellik) bağı bulunduğu cihetle, mahkemece doğrudan TCK"nin 87/1-d-son maddesi gereği hayati tehlikeden hüküm kurulmuş ise de;
Olay günü sanığın kasten darp ettiği katılanı, TCK"nin 86/2. maddesi kapsamında yaralaması sonucunda gerçekleşen ağır ve başka netice (myokard infarktüsü/kalp krizi sonucu yaşamın tehlikeye girmesi) bakımından kasten hareket ettiğinden söz etmenin mümkün bulunmadığı, ancak müştekinin yaşı da gözetildiğinde kalp krizi geçirebileceğinin objektif olarak öngörebildiği halde, sanığın dikkat ve özen yükümlülüğüne uymayarak kasten vurması sonucu, buna bağlı ve buna özgü olarak beklenen tehlikenin değil ve fakat daha farklı, daha ağır ve daha başka bir sonuç doğuran olayla ilgili en azından taksirle hareket ettiği kabul edilerek, katılandaki kalp rahatsızlığının sanık tarafından önceden bilindiği de savunmalarından anlaşılmasına göre, TCK"nin 23/1. maddesi yollamasıyla bilinçli taksirle yaralamadan TCK"nin 89/1-2, 22/3. maddeleri gereğince cezalandırılması gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi,
Kabule göre de;
b) Anayasa Mahkemesinin 24.11.2015 tarih ve 29542 sayılı Resmi Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren 08.10.2015 tarih ve 2014/140 Esas - 2015/85 sayılı kararı ile 5237 sayılı TCK"nin 53. maddesindeki bazı ibarelerin iptal edilmesi nedeniyle sanığın hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,
Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiin temyiz sebepleri bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu nedenlerle 6723 sayılı Kanun"un 33. maddesiyle değişik 5320 sayılı Kanun"un 8/1. maddesi ile yürürlükte bulunan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 14.01.2020 gününde oy birliğiyle karar verildi.