3. Hukuk Dairesi 2017/16276 E. , 2019/1133 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK (AİLE) MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki nafaka davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; 2005 tarihinde davalı ile boşandıklarını, müşterek çocuk ... lehine 100,00 TL iştirak nafakasına, kendisi lehine aylık 150,00 TL yoksulluk nafakasına hükmedildiğini, nafakaların yetersiz kaldığını belirterek, müşterek çocuk ... lehine hükmolunan 100,00 TL iştirak nafakasının 300,00 TL daha artırılarak, aylık 400,00 TL"ye, kendisi lehine takdir edilen 150,00 TL yoksulluk nafakasının 350,00 TL daha artırılarak, aylık 500,00 TL"ye çıkarılmasını talep etmiştir.
Davalı; davacının iddialarının doğru olmadığını, yaklaşık bir yıldır işsiz olduğunu, çeşitli borçlarının bulunduğunu, tüm bu sebeplerle davanın reddine, kabulü halinde ise nafakanın yıllık TEFE veya TÜFE oranına göre arttırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, müşterek çocuk ... için 100,00TL iştirak nafakasının 300,00TL artırılıp 400,00 TL olarak; davacı ... için takdir olunan 150,00 TL yoksulluk nafakasının, 150,00 TL daha artırılarak 300,00 TL olarak, davalıdan tahsiline karar verilmiş, davalının temyizi üzerine; Dairemizin 2013/12245 E- 2013/15660 K. nolu ilamı ile "tarafların hayatında esaslı bir değişiklik meydana gelmediği anlaşıldığından davacı kadının ve çocuğun ihtiyaçları, tarafların ekonomik ve sosyal durumları, özellikle ekonomik göstergelerdeki değişim ile TÜİK"in yayınladığı ÜFE artış oranı nazara alınıp, uygun miktarda artırım yapılarak nafakaların takdir edilmesi gerekirken, aksi yazılı düşüncelerle yüksek oranda nafakaların takdirine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olduğundan.." bozulmuştur.
Davalı-birleşen davacı ilk hükümden sonra açtığı davada; öncelikle hükmedilen yoksulluk ve iştirak nafakasının kaldırılmasını bu mümkün olmaması halinde müşterek çocuk için hükmedilen iştirak nafakasının 100,00 TL"ye indirilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece ilk bozma ilamından sonra, asıl davanın kısmen kabulü ile dava tarihinden itibaren geçerli olacak şekilde Tuzla Asliye Hukuk Mahkemesinin 2003/504 Esas, 2005/363 Karar numaralı ilamıyla müşterek çocuk ... ... için takdir olunan 100,00 TL iştirak nafakasının 125,00 TL"ye, davacı karşı davalı ... için takdir olunan 150,00 yoksulluk nafakasının 188,00 TL"ye çıkarılmasına, davalı-karşı davacı ..."ün davasının reddine karar verilmiş, hüküm taraflarca temyiz edilmesi üzerine; Dairemizin 2015/10325 esas 2015/18241 karar sayılı 18.11.2015 tarihli ilamıyla;
“1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davalı-karşı davacı ..."ün temyiz itirazının reddine karar verilmiştir.
2- ....... Somut olayda; tarafların 2005 tarihinde boşandıkları, boşanma kararı ile birlikte müşterek çocuk 2003 doğumlu ..."in velayetinin davacı-karşı davalı anneye verildiği ve çocuk lehine aylık 100,00 TL iştirak nafakasına hükmedildiği, çocuğun ilkokulda okuduğu, davacı-karşı davalının ev hanımı olduğu gelirinin olmadığı; davalı-karşı davacının ise ithalat ihracat sorumlusu olduğu, aylık 2.500 TL gelirinin bulunduğu anlaşılmaktadır.
Tarafların sosyal ve ekonomik durumlarına, nafakaların niteliğine, çocuğun yaşına, eğitim durumuna ve ihtiyaç durumuna göre, mahkemece çocuk lehine takdir edilen aylık 125,00 TL iştirak nafakası miktarı düşüktür. Bu nedenle mahkemece, müşterek çocuğun ihtiyaçlarındaki değişim ve davalının gelir durumu gözetilerek Türk Medeni Kanunu"nun 4. maddesindeki hakkaniyet ilkesine uygun bir iştirak nafakası takdir edilmesi gerekirdi. Ayrıca, davacı-karşı davalı kadın lehine takdir edilen yoksulluk nafakasındaki artış miktarının da TÜİK tarafından yayınlanan ÜFE oranının altında kaldığı gözlemlenmekte olup, tarafların gelir durumuna göre TÜİK tarafından yayınlanan ÜFE oranından takdiri uygundur. Bu nedenlerle yazılı şekilde düşük miktarda yoksulluk ve iştirak nafakası takdiri doğru görülmemiş,” gerekçesiyle bozulmuştur.
Söz konusu ikinci bozma ilamı sonrasında mahkemece; davanın kısmen kabulü ile 150,00 TL yoksulluk nafakasının dava tarihinden itibaren 325,00 TL"ye, 100,00 TL iştirak nafakasının dava tarihinden itibaren 250,00 TL"ye çıkarılarak davalıdan alınarak velayeten davacıya verilmesine karar verilmiş, hüküm süresi içerisinde davalı-birleşen davacı tarafça temyiz edilmiştir.
1-) Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davalının sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-) Mahkemenin, Yargıtay’ın bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usuli kazanılmış hak doğabileceği gibi bazı konuların bozma kararı kapsamı dışında kalması yolu ile de usuli kazanılmış hak gerçekleşebilir.
Yargıtay tarafından bozulan bir hükmün bozma kararının kapsamı dışında kalmış olan kısımları kesinleşir. Bozma kararına uymuş olan mahkeme, kesinleşen bu kısımlar hakkında yeniden inceleme yaparak karar veremez. Bir başka anlatımla, kesinleşmiş bu kısımlar, lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak oluşturur.
04.02.1959 tarih 13/5 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında vurgulandığı üzere bozma kararına mahkemece uyulmuş olması taraflardan biri lehine usuli kazanılmış hak meydana getirir. Bu hakkı ne mahkeme ne de temyiz mahkemesi halele uğratabilir. Çünkü, müktesep hakkın tanınması kamu düzeni düşüncesiyle kabul edilmiştir.
Bu ilkeler ışığında somut olaya bakacak olursak, davacı tarafından 150,00 TL yoksulluk nafakasının 350,00 TL daha artırılarak, aylık 500,00 TL"ye çıkarılması talep edildiği, mahkemece verilen ilk hükümde yoksulluk nafakasının 300,00 TL’ye çıkarıldığı, davalının temyizi üzerine TÜİK"in yayınladığı ÜFE artış oranı nazara alınması ve yüksek oranda nafaka artışı nedeniyle kararın bozulduğu, böylelikle davalı yararına usuli kazanılmış hak oluştuğu, buna karşın mahkemece verilen üçüncü hükümde yoksulluk nafakasının 325,00 TL’ye çıkarıldığı, ayrıca davacının 10/11/2016 tarihli celsede kendisi için 250,00 TL nafaka istediğini belirtmekle talebini daralttığı görülmektedir.
Açıklanan nedenlerle; yoksulluk nafakasının artışına ilişkin davalı yararına usuli kazanılmış hak oluştuğu gözetilerek hüküm kurulması gerekirken, yazılı şekilde ile kazanılmış hakka aykırı nafaka artışına karar verilmesi doğru görülmemiş bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda 1.bentte açıklanan nedenlerle davacının sair temyiz itirazlarının reddine, 2.bentte açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince davalı yararına BOZULMASINA peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nun 440.maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere,
14/02/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.