22. Hukuk Dairesi 2013/22700 E. , 2014/37442 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : İstanbul Anadolu 1. İş Mahkemesi
TARİHİ : 22/01/2013
NUMARASI : 2011/441-2013/41
Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı vekili, davacının, davalıya ait iş yerinde 10.03.2006 tarihinde kurye-şoförü olarak çalışmaya başladığını, aylık net 1.050,00 TL ücret aldığını, fazla çalışma yaptığını, dini ve milli bayramlarda çalıştığını, ancak ücretlerin ödenmediğini ileri sürerek, fazla çalışma ve ulusal bayram genel tatil ücreti alacaklarının faizleriyle ile birlikte davalıdan tahsilini istemiştir.
Davalı vekili, davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece, davacının, davalı şirkete ait acentede 10.03.2006 - 05.04.2011 tarihleri arasında sürücü kurye olarak çalıştığı, fazla çalışma yaptığı, ulusal bayram genel tatillerde çalıştığı gerekçesiyle, bilirkişi raporu doğrultusunda davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararı kanuni süresi içinde davalı vekili temyiz etmiştir.
1-Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Taraflar arasında işçiye ödenen aylık ücretin miktarı ve hükmedilen alacaklardan indirim yapılması gerekip gerekmediği konularında uyuşmazlık bulunmaktadır.
4857 sayılı İş Kanunu’nun 32. maddesinin ilk fıkrasında, genel anlamda ücret, bir kimseye bir iş karşılığında işveren veya üçüncü kişiler tarafından sağlanan ve para ile ödenen tutar olarak tanımlanmıştır.
İş sözleşmesinin tarafları, asgarî ücretin altında kalmamak kaydıyla sözleşme özgürlüğü çerçevesinde ücretin miktarını serbestçe kararlaştırabilirler. İş sözleşmesinde ücretin miktarının açıkça belirtilmemiş olması, taraflar arasında iş sözleşmesinin bulunmadığı anlamına gelmez. Böyle bir durumda dahi ücret, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 401. maddesine göre tespit olunmalıdır. İş sözleşmesinde ücretin kararlaştırılmadığı hallerde ücretin miktarı, asgari ücretten az olmamak üzere emsal ücret göz önünde tutularak belirlenir.
4857 sayılı Kanun’un 8. maddesinde, işçi ile işveren arasında yazılı iş sözleşmesi yapılmayan hallerde en geç iki ay içinde işçiye çalışma şartlarını, temel ücret ve varsa eklerini, ücret ödeme zamanını belirten bir belgenin verilmesi zorunlu tutulmuştur. Aynı Kanun’un 37. maddesinde, işçi ücretlerinin işyerinde ödenmesi ya da banka hesabına yatırılması hallerinde, ücret hesap pusulası türünde bir belgenin işçiye verilmesinin zorunlu olduğu hükme bağlanmıştır. Usulünce düzenlenmiş olan bu tür belgeler, işçinin ücreti noktasında işverenden sadır olan yazılı delil niteliğindedir. Kişi kendi muvazaasına dayanamayacağından, belgenin muvazaalı biçimde işçinin isteği üzerine verildiği iddiası işverence ileri sürülemez. Ancak böyle bir husus ileri sürülsün ya da sürülmesin, muvazaa olgusu mahkemece resen araştırılmalıdır.
Çalışma hayatında daha az vergi ya da sigorta pirimi ödenmesi amacıyla zaman zaman, iş sözleşmesi veya ücret bordrolarında gösterilen ücretlerin gerçeği yansıtmadığı görülmektedir. Bu durumda gerçek ücretin tespiti önem kazanır. İşçinin kıdemi, meslek unvanı, fiilen yaptığı iş, işyerinin özellikleri ve emsal işçilere ödenen ücretler gibi hususlar dikkate alındığında imzalı bordrolarda yer alan ücretin gerçeği yansıtmadığı şüphesi ortaya çıktığında, bu konuda tanık beyanları gözetilmeli ve işçinin meslekte geçirdiği süre, işyerinde çalıştığı tarihler, meslek unvanı ve fiilen yaptığı iş bildirilerek, ilgili işçi ve işveren kuruluşlarından emsal ücretin ne olabileceği araştırılmalı ve tüm deliller birlikte değerlendirilerek bir sonuca gidilmelidir.
Somut olayda, davacının, davalıya ait iş yerinde 10.03.2006 - 05.04.2011 tarihleri arasında sürücü kurye olarak çalıştığı, davacının 1.050,00 TL ücretle çalıştığını ileri sürdüğü, İstanbul Ticaret Odası"nca emsal yaya kurye olarak çalışanın alabileceği aylık net ücretin 2011 yılında 650,00 TL olabileceğinin bildirildiği, davacı tanığının, davacının sürücü kurye olarak çalıştığını, ücretinin 810,00 - 900,00 TL arasında olduğunu beyan ettiği, Sosyal Güvenlik Kurumu kayıtlarına göre 810,00 TL ücretle çalıştığı, mahkemece, davacının yaptığı is, meslekteki dört yılı aşkın kıdemi ve tanık beyanına göre net ücretinin 900,00 TL olduğu kabul edilmiş ise de, bildirilen emsal ücret, Sosyal Güvenlik Kurumu kayıtlarındaki ücret ve davacı tanığının bildirdiği ücretin birbiriyle çelişiyor olması karşısında, işçinin meslekte geçirdiği süre, iş yerinde çalıştığı tarihler, meslek unvanı ve fiilen yaptığı iş bildirilerek ilgili işçi ve işveren kuruluşlarından emsal ücretin ne olabileceği araştırılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması hatalı olmuştur.
3-Öte yandan, fazla çalışma ve ulusal bayram genel tatil ücreti alacaklarının uzun bir süre için hesaplanması ve miktarın yüksek çıkması halinde Yargıtay’ca son yıllarda takdiri indirim yapılması gerektiği istikrarlı uygulama halini almıştır. Ancak fazla çalışmanın tanık anlatımları yerine yazılı belgelere ve işveren kayıtlarına dayanması durumunda böyle bir indirime gidilmemektedir. Yapılacak indirim, işçinin çalışma şekline ve işin düzenlenmesine ve hesaplanan fazla çalışma miktarına göre taktir edilmelidir. Hakkın özünü ortadan kaldıracak oranda bir indirime gidilmemelidir.
Somut olayda, fazla çalışma ücreti ve ulusal bayram genel tatil ücreti, uzun bir süre için hesaplanmış ve yazılı belgelerle değil tanık anlatımları ile belirlenmiştir. Buna göre, işçinin çalışma şekline, işin düzenlenmesine ve hesaplanan fazla çalışma miktarına göre indirim yapılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebeplerle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 31.12.2014 tarihinde oybirliği ile karar verildi.