
Esas No: 2022/6699
Karar No: 2022/7526
Karar Tarihi: 13.06.2022
Yargıtay 9. Hukuk Dairesi 2022/6699 Esas 2022/7526 Karar Sayılı İlamı
9. Hukuk Dairesi 2022/6699 E. , 2022/7526 K."İçtihat Metni"
BÖLGE ADLİYE
MAHKEMESİ : ... 47. Hukuk Dairesi
2- ...
DAVA TÜRÜ : ALACAK
İLK DERECE
MAHKEMESİ : ... Anadolu 28. İş Mahkemesi
Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davacı tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin 04.01.2016 tarihinde satış müdürü olarak davalı Şirkette işe başladığını, ücretinin aylık sabit ücret ve müvekkilinin gerçekleştirdiği ve geliştirdiği satışlardan doğan ciro üzerinden en az %3 başarı primi şeklinde belirlendiğini, başarı primi ödemesinin iş ilişkisinin başlamasını takip eden altıncı ayın sonunda ödenmesi konusunda anlaşıldığını, müvekkilinin altıncı ayın sonunda davalı Şirkette gerçekleştirdiği ve geliştirdiği satışlardan elde etmiş olduğu başarıyı ve ciroyu gösteren bir sunum hazırlayarak Şirket ortaklarına sunduğunu, ancak buna rağmen prim alacağının ödenmediğini, davalı Şirket ortaklarından davacının mağduriyetinin giderileceğine dair vaatte bulunulduğunu, Şirket ortaklarından H.Ç.’nin 08.08.2016 tarihli mail ile prim ödemesi kararlaştırıldığını da ikrar etmesine rağmen Şirketin Hollanda’daki merkezinden alınan bilgiye göre başarı primi ödenmesi uygulaması olmadığı için davacıya bu ödemenin yapılamayacağının bildirildiğini, müvekkilinin cironun %3’ü oranında hak kazandığı başarı priminden 2016 yılı Ocak ayı itibariyle ücretinin 12.500,00 TL olması hâlinde vazgeçebileceğine ilişkin uzlaşma teklifinin davalı Şirketçe kabul görmediğini, belirtilen sebeplerle iş sözleşmesinin başarı priminin ödenmemesi gerekçesi ile 4857 sayılı İş Kanunu’nun (4857 sayılı Kanun) 24 üncü maddesinin (II) numaralı bendinin (e) alt bendi uyarınca haklı nedenle feshedildiğini ileri sürerek başarı primi alacağının hüküm altına alınmasını istemiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacının iş sözleşmesini tek taraflı olarak haksız şekilde sona erdirdiğini, davacının müvekkili Şirket ile talebe konu alacağa ilişkin aralarında sözleşme yahut taahhüt bulunmadığını, davacının iddialarının gerçek dışı, haksız olduğunu, davacı ile müvekkili Şirket arasında geçtiği iddia olunan konunun sadece niyet söylemi, temenni şeklinde olduğunu, işe alım zamanında ve öncesinde böylesine bir taahhüt olmadığını, müvekkili Şirketin Türkiye yöneticisi olan kimse ile temenni ve iyiniyet ile görüşmeler ve yazışmalar yapıldığını, %3 bonus ya da başarı primi uygulamasının Şirkette hiçbir zaman uygulanmadığını, davacının çalıştığı dönem içerisinde rakip firma ile görüşmeler yaptığını, Şirket adına çalışırken kendi nam ve hesabına hareket ederek Şirketi zarara soktuğunu, çalışanları ayartarak işi bırakmalarına sebep olduğunu, yabancı rakip firma ile Şirket kurarak ortak olduğunu, taraflar arasındaki cezai şartı ödememek için böyle bir dava açtığını ileri sürerek davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile;
“Dosyanın incelenmesinde; davacıyla davalı şirket arasında bonus ya da başarı primi yahut başka isim altında tanımlanabilecek performansa dayalı herhangi bir ek ödeme yapılacağına ilişkin yazılı bir protokol , anlaşma sözleşme ya da mutabakat olduğunu gösteren bir belge olmadığı, sunulan sözleşme ve yönetmelik örneklerinde talep edilen primle ilgili bir bilginin bulunmadığı, e-postalarda yapılan yazışmalar içeriğinde başarı priminden söz edilmiş ise de bu yazışmaların bağlayıcı bir anlaşma, vaat ya da karar boyutuna ulaşmadığı” gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davacı vekili istinaf dilekçesinde; İlk Derece Mahkemesi tarafından başarı primi ödeneceğinin işveren tarafından kabul edildiğine ilişkin olarak senetle ispat kurallarına atıf yapılması ve bu hususu gösterir nitelikte bir mutabakat, anlaşma kısacası bir senet aranmasının kabul edilemez olduğunu, davacı tarafın 08.08.2016 tarihli postasının ispata yeterli olduğunu, bu bakımdan Mahkemece yapılması gereken taraflar arasındaki mutabakatın varlığını gösterir elektronik postaların taraflarca gönderilip gönderilmediğinin araştırılması iken sırf ortada mutabakatın varlığını gösterir yazılı bir belge bulunmadığından bahisle davanın reddine karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu, Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 2015/5614 Esas, 2016/20007 Karar sayılı kararında işveren vekili tarafından gönderilen elektronik postaya itibar edilmesi gerektiği, işverenin güven sorumluluğunun bulunduğu açıkça ifade edildiğini, kararda işveren vekilinin başarı primi uygulamasından tek taraflı vazgeçemeyeceğinin de açıkça vurgulandığını, dava konusu elektronik postanın davacıya davalı Şirket yetkilisi tarafından gönderildiğini ve içeriğinde açıkça "Sales eforunun ödüllendirilmesini ilk başta konuşmadığımız için, karşılıklı iyi niyet belirtisi olarak bunu cironun %3'ü üzerinden taçlandıracağız. Daha önce de belirttiğimiz üzere nakit akışından dolayı bunu hemen yapmamız maalesef mümkün değil. Bunu anlayışla karşıladığın için ayrıca teşekkür ediyoruz." denilerek nakit akışındaki problemler dolayısıyla şimdi olmasa da ilerleyen dönemde müvekkilin satış hizmetleri ile ilgili olarak göstermiş olduğu performansın karşılığı olarak kendisine cironun %3'ü üzerinden prim ödemesi yapılacağının belirtildiği ve davacının davalı Şirketin nakit akışında yaşanan problemleri anlayışla karşılamasının da davalı Şirketçe teşekkürle karşılandığını, İlk Derece Mahkemesi tarafından verilen karara dayanak oluşturan bilirkişi raporunun hem dosya içeriğindeki belgelere hem kanuni düzenlemelere hem de Yargıtay kararlarına tamamen aykırı olduğunu; zira kendilerine tevdi edilen dosyayı beş ay boyunca ellerinde bulunduran bilirkişi heyetinin dava konusu uyuşmazlığın aydınlatılması bakımından davalı işverene ait hesaplar, defterler, kayıtlar, elektronik posta yazışmaları üzerinde yerinde inceleme yapmamalarının, bu süre içinde sadece dosyadaki elektronik postaları incelemiş olmalarının, bu postalar hakkında yarım sayfadan ibaret ve esasen kendi görev alanlarında olmayan hukuki konularda görüş beyan etmelerinin, herhangi bir hesaplama yapmamalarının anlaşılabilir ve kabul edilebilir bir durum olmadığını, bu bakımdan eksik ve hukuka aykırı inceleme sonucunda oluşturulan bilirkişi raporunda yer verilen tespitleri esas alan İlk Derece Mahkemesi kararının bu yönüyle de hukuka aykırı olduğunu ileri sürerek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını istemiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile;
“Somut olayda, davacı taraf davalı işveren tarafından ödenmesi gereken başarı priminin ödenmediğini ileri sürmüşse de, davacı ile davalı işveren arasında başarı primi ya da başka bir ad altında performansa dayalı herhangi bir prim ya da ek ödeme yapılacağına dair yazılı bir anlaşma, protokol, yazılı belge bulunmadığı gibi iş sözleşme ya da personel yönetmeliğinde bu yönde bir ödeme kaleminin de yer almadığı, davalı tanık anlatımlarında da işyerinde başarı primi ya da her hangi bir prim ödemesi uygulamasının olmadığının ifade edildiği, dosya kapsamında davalı işyerinde çalışan işçilere başarı primi ödemesi uygulaması olduğuna dair somut bilgi ve belge de bulunmadığı, davacı tarafça bu hususlarda tanık da dinletilmediği, davacıya ödendiği ya da ödenmesi gerektiğine dair somut delil bulunmadığı, davacı taraf dosyaya sunduğu mail yazışma içeriklerinde bu durumun belirli olduğunu ileri sürmüşse de, bahsedilen davalı şirket yetkilisi Hakkı Çabuk tarafından davacıya gönderilen 08/08/2016 tarihli mail içeriğinde de, "sales eforunun" ödüllendirilmesinin ilk başka konuşulmadığının belirtildiği, bu durumda davacının ilk işe girerken bu yönde bir anlaşma yapılmadığının anlaşıldığı, elektronik posta yazışmalarında başarı priminden bahsedilmiş ise de, bu yazışmaların sonunda bu şekilde bir anlaşmaya varıldığına dair yazılı bir belge de düzenlenmediği, davacı tarafın davalı işveren tarafından başarı primi ödemesi yapılacağı yönündeki iddiasını somut olarak otaya koyarak ispatlamadığı, mahkemenin bu yöndeki tespit ve değerlendirmelerinin dosya içeriğine uygun olduğu, davacı vekilinin istinaf itirazının yerinde olmadığı anlaşılmıştır.” gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili, temyiz başvuru dilekçesinde istinaf başvurusunda belirttiği gerekçelere dayanarak Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasını istemiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, davacının başarı prim alacağına hak kazanıp kazanmadığı hususuna ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 371 inci maddesi ile 369 uncu maddesinin birinci fıkrası, 4857 sayılı İş Kanunu'nun 32 nci maddesi hükümleri.
3. Değerlendirme
1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesi ile 369 uncu maddesinin birinci fıkrasında yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Dava tarihi 15.02.2017'dir. Bölge Adliye Mahkemesinin gerekçeli karar başlığında dava tarihinin 20.04.2017 olarak belirtilmesi, mahallinde düzeltilebilir maddi hata mahiyetinde kabul edilmiştir.
3. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacı vekilince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeple;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
13.06.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.