21. Hukuk Dairesi 2016/11254 E. , 2017/1075 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
Davacı, aldığı ölüm aylığının kesilmesine ilişkin Kurum kararının iptaline karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
K A R A R
Dava, 5510 sayılı Kanunun 56/2 fıkrası hükmü uyarınca kesilen ölüm aylığının kesilme tarihi itibarıyla yeniden bağlanması gerektiğinin tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, Dairemizin bozma ilamı sonrası ilama karşı “uyma” kararı verilmek suretiyle yapılan yargılama neticesi davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden, davacının 13/07/2010 tarihinde eski eşinden boşandığı, davacının babasının 14/11/2003 tarihinde vefat ettiği, Kurum"a yapmış olduğu başvurusu sonucunda davalı Kurum tarafından ölen babasından dolayı ölüm aylığı bağlandığı, davalı Kurum tarafından başlatılan tahkikat sonucu düzenlenen 09/03/2011 tarihli Kontrol Memuru raporuna dayanak olarak belirtilen adreslere gidildiğinde davacının annesi ile davacının ikamet ettiği konut komşularının beyanlarının alındığı tutanaklar ile yargılama esnasında yapılan zabıta araştırması neticesi düzenlenen tutanağın dosyaya sunulduğu, duruşmalarda davacı ve kamu tanıklarının dinlendiği, Dairemiz bozma ilamı sonrası ise Çakmak Mahallesi Muhtarı tarafından davacının Mahalle sınırlarında kayıtlı olmadığının Mahkemeye bildirildiği, davacının annesine ait doğalgaz, su ve elektrik aboneliklerinde adresinin “.... Mah. .... Sok. ...” olarak kayıtlı olduğu, nüfus kaydına göre davacının 06/07/2010 tarihinden itibaren .... Mah. Ümraniye, 02.02.2011 tarihinden itibaren ... Mah..... Sok. No: 9/7 , en son olarak 10/10/2012 tarihinden itibaren ...Mah. " de ikamet ettiği, Seçim Kurulu tarafından gönderilen belgede davacı ve eşinin 2010 seçimlerinde seçmen kaydının aynı sandıkta olduğu görülmekle birlikte her ikisinin de oy kullanmadığı, 2011 milletvekili seçimlerinde ise adreslerinin farklı olup davacının bulunduğu yer olan ... Mah. – Ümraniye adresinde oy kullandığı, 2011/1541 no lu icra dosyasının incelenmesinde, 03/08/2011 tarihli takip ile alacaklı davacı tarafından borçlu boşanılan eş Özcan Nurçin hakkında boşanma kararı ile belirlenen iştirak nafakası borcunun ve faizlerinin talep edildiği, duruşmalarda ihtilaf konusu dönem içerisinde görevli olan Çakmak Mahallesi Muhtar ve azalarının tanık olarak dinlenildiği anlaşılmaktadır.
Davanın, yasal dayanağı 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu"nun 56"ncı maddesinin ikinci fıkrasıdır. Fıkrada “Eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen eş ve çocukların, bağlanmış olan gelir ve aylıkları kesilir. Bu kişilere ödenmiş olan tutarlar, 96"ncı madde hükümlerine göre geri alınır.” düzenlemesine yer verilmiştir. Anılan madde 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe girmiştir. 5510 sayılı Yasanın 56 maddesinin Anayasa"ya aykırı olduğu gerekçesiyle iptali istemiyle Anayasa Mahkemesi"ne yapılan 2009/86 Esas numaralı başvurunun, 28.04.2011 tarihinde verilen karar ile reddedilmiştir.
5510 sayılı Kanun"un 56"ncı maddesinin ikinci fıkrası, daha önceki sosyal güvenlik kanunlarında yer almayan, boşanılan eşle fiilen (eylemli olarak) birlikte yaşama olgusu, gelir/aylık kesme nedeni olarak düzenlendiği gibi, eylemli olarak birlikte yaşama, aynı zamanda gelir/aylık bağlama engeli olarak da benimsenmiştir. Burada, eylemli olarak birlikte yaşama olgusunun/durumunun tanımlanması, hukuki sınır ve çerçevesinin çizilip ortaya konulması önem arz etmektedir. Taraflar arasında hangi hukuki sebep ve maddi vakıaya dayanmış olursa olsun, sona ermiş evlilik birliğinin hak ve yükümlülüklerinin sürdürüldüğü beraberlikler veya kesinleşmiş yargı kararına bağlı olarak gerçekleşmiş boşanmanın var olan/olası sonuçlarını ortadan kaldırıcı/giderici nitelikteki birliktelikler madde kapsamında değerlendirilmeli, ortak çocuk/çocuklar yönünden, boşanma kararına bağlanan veya bağlanmayan kişisel ilişkilerin yürütülmesini sağlamaya yönelik olarak, eşlerin belirli aralıklarda ve günlerde zorunlu şekilde bir araya gelmeleri durumunda ise kanun koyucunun bu türden ilişkinin varlığının gelir/aylık bağlanmaması veya kesilmesi nedeni olarak öngörmediği kabul edilmeli, boşanılan eşle kurulan/yürütülen ilişkinin, eylemli olarak birlikte yaşama kavramı kapsamında yer alıp almadığı dikkatlice irdelenerek saptama yapılmalıdır.
Anılan 56"ncı maddede, oldukça yalın olarak “eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen” ibareleri yer almakta olup, kanun koyucu tarafından örneğin; “sosyal güvenlik kanunları kapsamında ölüm aylığına hak kazanmak amacıyla eşinden boşanan”, “hak sahibi sıfatını haksız yere elde etme amacıyla eşinden boşanan”, “gerçek boşanma iradesi söz konusu olmaksızın (muvazaalı olarak) eşinden boşanan” veya bunlara benzer ifadelere yer verilmemiş, sade olarak kaleme alınan metinle uygulama alanı genişletilmiştir. Maddede boşanma amacına/saikine yönelik herhangi bir düzenlemeye yer verilmediğinden, gerek Kurumca, gerekse yargı organlarınca uygulama yapılırken; eşlerin boşanma iradelerinin gerçekliğinin/samimiliğinin araştırılıp ortaya konulması söz konusu olmamalı, boşanmanın muvazaalı olup olmadığına ilişkin herhangi bir araştırma/irdeleme ve boşanma yönündeki kesinleşmiş yargı kararının geçerliliğinin sorgulaması yapılmamalı, özellikle, kesinleşmiş yargı organının verdiği karara dayanan “boşanma” hukuki durum ve sonucunun eşlerin gerçek iradelerine dayanıp dayanmadığının araştırılmasının bir başka organın yetki ve görevi içerisinde yer almadığı, kaldı ki, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu"nda “anlaşmalı boşanma” adı altında hukuki bir düzenlemenin de bulunduğu dikkate alınmalıdır. Şu durumda sonuç olarak vurgulanmalıdır ki, boşanma tarihi itibarıyla gerçek/samimi boşanma iradelerine sahip olan (evlilik birliği temelinden sarsılan) veya olmayan tüm eşlerin, maddenin yürürlük tarihi olan 01.10.2008 tarihinden itibaren her ne sebeple olursa olsun eylemli olarak birlikte yaşadıklarının saptanması durumunda gelirin/aylığın kesilmesi zorunluluğu bulunmaktadır.
Sonuç olarak; 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu"nun 56 ncı maddesinin ikinci fıkrasına dayalı açılan bu tür davalarda eylemli olarak birlikte yaşama olgusunun tüm açıklığıyla ve özellikle taraflar arasındaki uyuşmazlık konusu dönem yönünden ortaya konulması önem arz etmektedir.
Somut olayda yetersiz ve çelişkili tanık beyanları ile sonuca gidildiği anlaşılmaktadır. Bu nedenle davacının boşandığı eşinin uyuşmazlık konusu dönem itibariyle ikamet ettiği adreste oturan apartman sakinleri re"sen belirlenerek bunların beyanları alınmalı, davacının boşandığı eşinin işyeri adres bilgileri araştırılmalı, gerektiği takdirde davacı tarafın kayıtlı adreslerine komşu başkaca konut sahipleri re"sen belirlenerek bunların da beyanlarına başvurulmalı ve böylelikle “boşanılan eşle eylemli olarak birlikte yaşama” olgusunun gerçekleşip gerçekleşmediği, toplanan kanıtlar ışığı altında değerlendirildikten sonra elde edilecek sonuca göre karar verilmelidir.
Bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın Mahkemece eksik inceleme ve araştırma sonucu davanın kabulüne karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 16.02.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.